Nerede Hata Yapıyoruz?
Bir grup yazar arkadaşıyla Luchow’da öğle yemeği yiyen Ernest Hemingway, arkadaşlarına çok kısa bir öyküyle bile insanları hüzünlendirebileceğine dair bir iddia ortaya attı.
Hala hikayenin doğru olup olmadığını bilinmez. Şehir efsanesi gibi bir şey…
Ama benim edebiyat ile uğraş nedenlerimden biri…

Şöyle yazmış:
‘Satılık: Bebek ayakkabısı. Hiç giyilmemiş.’
İngilizce 6 kelime ile yazılmış, Türkçe’ye çevrildiğinde 5 kelimelik iki cümlecik.
O bebekciğin hikayesini öyle merak ettirirdi ki senelerce 10 hikaye yazmıştım bu cümlelerin arkasındaki duyguyu tanımlamaya…
Dil bir büyü aracı gibidir.
Ziya Gökalp’ın dediği gibi ‘dil sahip olunan duygu ve düşüncenin kabıdır.’ Ya da Yunus Emre’nin sakince dile getirdiği gibi ‘ dil hikmetin yoludur…’ Hikmet bizim kültürümüzde önemli. Gizine akıl sır erdiremediğimiz çok şey var hayatta. Bilgelik burada dönüşümde olan … Dil ile belki oluyor bu dönüşüm… Ali Göçer’in bir makalesinde karşıma çıkmıştı. Kültür ve Dili anne ve bebeğine benzetmişti. Annenin bebeğini beslediği gibi dilin kültür ile olan simbiyotik ilişkisi. Zaman içinde büyüyen bebeğin anneye de sahip çıkması gibi…
Dilin kültürü geliştirdiği, gelişen kültürün dile sahip çıktığı bir döngü bu!
Velhasılı edebiyata sevgimiz bu kısacık cümleler ile kısacık ömürlerimizde upuzun saatler olsa bu kadar saldırgan olur muyduk?
Bu döngünün önemini ne zaman unuttuk?
Unuttuk mu?
Her şeyi…
Hiç giymeden sattık muhtemel.
İyi Pazarlar…