KAPO’RA’nın Dibi HAYAT!
Sözcükler sihirlidir;sizi bazen gerçekte tutar, bazen hayalde. Tutulursunuz. Söylediğiniz kadar! Peki tutsak olduğunuz zamanlarda sözcüklerine bile sığınmaktan alıkonursanız…
işte o 1930’larda Yahudi Kampları’nda oldu. SS subayları kampları kontrollü ve fonksiyonel olarak sistematik bir biçimde yönetmek için yine yahudilerin içinden en psikopat ve satıcı ruhları onları idare etsinler diye başlarına getirdiler. Öyle bir sistem kurdular ki korkunun algı inşasının örneklerinden… Adı gibi — italyanca olduğu düşünülen ‘Kapo’lar ile günlük işlevliliği ve ölümcül stresi daim kıldılar.
Kampta olan şuydu; özgürlükleri ellerinden alınmış, az beslenmiş ve tifo ile kırılmış bir grubu öfke nöbeti ile korku krizlerine sokarak savaş sırasında yer edindirmek. Tabiri caizse ki caiz, etlerinden sütlerinden faydalanmak. Bunu yaparken zalim ile iyi anlaşan çift çekirdekli ve duygu yalıtımlı insanları aralarında belirlemek. Onlara dinamik hiyerarşik titreler vermek, bu sayede umutları tükenmiş ve yarı sağlıklı iş gücünden hırsla öç almak. Lagerältester kamp lideri, Blockältester baraka lideri ve Stubenältester oda lideri..
Düzen’i düzmeye razı edecek özellikte insanların kapolaşan birlikteliği ile oluşmuş dizi dizi titreler… Kollarına sarı bandana takarlardı. Kapoların rengi sarı. Sarı güneş’in ve ekinin simgesi! Yaratmak ve Olmak içice. Güzel bir renk! Sarı renkten muhtemelen iğrenen bir çok yahudi tutsak olmuştur. Görmek bile istemeyen. Travmalar sırasında çevrenin kokusu ve rengi tutsaklıkları bittiğinde kişilik bölünmesi olarak hayatlarında başka bir yığın sıkıntıyı ve yıllarca nesilden nesile ders niteliğinde hırsa ve nefrete dönüşen bir olguda yaratacaktır ki oldu.
Aslında bütün bu kamp yozlukları arasında yüreği iki duyguda sıkışmış bir Kapo’nun hayatı hakkında yazmak ya da konuyu sarı rengi ile Eski Mısır’da Güneş Kültü tanrıça ve tanrılarına girmek çok isterdim. ‘Ra’ güneş tanrısı eski mısırca!… Çağrışım tekniği kullandığım sözcükler ile olan gizli oyunlarım sırasında trenler erken gelmeseydi ya da ‘Kapora’mı yatırmak için koşturmak zorunda olmasaydım, inanın yazardım.
Elimde müthiş bir hikaye var. Okumaktayım. Yazarım sonra. Hayatta çok kapora var yatırdığımız, zaman ve emek gibi. Auswitz Kampı’nın ruhsal pinçiklemelerini yaşıyoruz bazen başka manalarda. Kapo’lar ile çevriliyiz. Gerçi bu şekilde yazmak bile insanlığa utanması gereken o yılları hatırlatacağı için uygun değil! Kafa hesabı ile hayat geçmez… Tren geldi. KapoRA vakti… Zaman’dan çalmaya devam.