Mağdurun Coğrafyası Değil Hakkı Konuşulmalı

06 Ağu 2025 - 22:21 YAYINLANMA

Filistin ve Ukrayna…

Biri Ortadoğu’nun kadim topraklarında, diğeri Avrupa’nın kalbinde.
Biri yıllardır abluka, yıkım ve sessizlikle yoğruluyor,
Diğeri son yıllarda işgalin soğuk yüzüyle uyanıyor her sabaha.

Coğrafyaları farklı, tarihsel arka planları bambaşka.
Ama ikisi de ortak bir çığlıkta buluşuyor: Yetişin!

Çünkü acının dini, dili, rengi olmaz.
Çünkü bombanın düştüğü evde çocuk hangi ülkenin vatandaşıysa fark etmez,
yıkılan hep insanlık olur.

Bu çığlık maalesef yalnız değil.
Dünya haritasını biraz daha dikkatle incelersek, bastırılmış, sürülmüş, unutulmuş başka sesler de duyulur.
Bazen fısıltıyla, bazen haykırarak gelen o sesler şunu soruyor:
“Bizim canımız neden bu kadar ucuz?”

Arakan’da Rohingyalar, Budist çoğunluğun ortasında kimliksiz, vatansız ve sahipsiz bırakılmışken,
Doğu Türkistan’da Uygur Türkleri, inançlarından dolayı kamplara kapatılıyor.
Yemen’de çocuklar açlıkla, bombayla aynı anda mücadele ediyor.
Batı Sahra’da bir halk, kendi bayrağı altında yaşamayı sadece hayal edebiliyor.
Amazon’un derinliklerinde yerliler, kendi topraklarında misafir muamelesi görüyor.
Ve Haiti’de insanlar, yoksullukla değil, unutturulmuşlukla boğuşuyor.

Bu halkların bir kısmı güçlü lobilerle temsil edilmiyor.
Bir kısmının haritada yeri bile bilinmiyor.
Ama hepsinin yüreğinde aynı soru var:
“İnsan olmak için ne gerekli? Daha yüksek sesle ölmek mi?”

Adalet sadece görünenin yanında yer aldığında, aslında adalet değil propagandadır.
Vicdan yalnızca medya başlıklarıyla şekillendiğinde, o artık vicdan değil yönlendirmedir.
Ve biz susarsak, tarih sadece zalimlerin sesiyle yazılır.

Elie Wiesel (Nobel Barış Ödüllü yazar ve soykırım tanığı):

"Tarafsızlık, zalimi destekler, kurbanı asla değil."

Desmond Tutu (Güney Afrikalı din adamı ve aktivist):

"Zulüm karşısında tarafsız kalırsanız, zalimin tarafını seçmiş olursunuz."

Hz. Ali şöyle der:
"Zulme rıza, zulüm kadar ağırdır."

Aristo’nun asırlar öncesinden gelen sesiyle:
"Adalet, başkasının hakkını kendi hakkı gibi korumaktır."

Şimdi soruyorum:
Bir Rohingya çocuğu ile bir Ukraynalı çocuğun gözyaşını ayıran nedir?
Bir Gazze sokağında top oynayamayan çocukla, Haitili bir çocuğun açlığı arasında kaç saatlik uçuş mesafesi var?
Ve bizim bu çığlıklar karşısındaki sessizliğimiz kaç gram çeker terazide?

Artık coğrafya değil, vicdan konuşmalı.
Dil, din, ten rengi değil, adaletin evrenselliği savunulmalı.
Çünkü mağdurun haritadaki yeri değişebilir ama hakkı değişmez.
Ve her sustuğumuzda, bir mazlum daha unutulur.
Her sustuğumuzda, insanlık biraz daha eksilir.

Sesini kaybedenlerin sesi olma zamanı çoktan geldi de geçiyor.
Çünkü biz konuşmazsak, dünya hep aynı çığlıkla uyanacak:
“Yetişin! Yine görmediler bizi…”

Konuyu tarihten bir ses ile kapatayım:

"Ben doğru olduğu için doğruyu savunurum. Kimin tarafında olduğuma değil, neyin ‘HAK’ olduğuna bakarım."

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: