Adını Unutanlar Kasabası
Ve Hatırlayan Tek Bir İsim: İnsan
Bir zamanlar, dünyanın en huzurlu kasabası vardı.
Adı bilinmezdi; çünkü orada yaşayanlar kendi adlarını bile unutmuşlardı.
Onlar kendilerine "kadın" ya da "erkek", "zengin" ya da "yoksul", "beyaz" ya da "siyah", "müslüman", "hristiyan", "ateist" ya da "şu partiden", "şu etnik gruptan" demezlerdi.
Sadece "ben" derlerdi.
Ve karşısındakine de "sen" değil, "biz" derlerdi.
Çünkü bir gün hepsi bir rüyadan uyanmışlardı.
Rüyada gökten inen bir ses demişti ki:
"Kendine taktığın her sıfat, başka birini dışarda bırakır.
Kendine verdiğin her üstünlük, bir başkasını incitir.
Ne olursan ol, eğer kalbinde başka bir kalbi dışlıyorsan, hala eksiksin."
O günden sonra bu kasabanın insanları aynalara farklı bakmaya başladı.
Birinin gözlerinde kendini, diğerinin gözlerinde acıyı, bir diğerinin gözlerinde cesareti gördüler.
Hiçbiri bir diğerini tam anlamasa da, anlamaya çalışmanın kutsallığını öğrendiler.
Bir gün kasabaya bir yabancı geldi.
Kendini tanıtırken dedi ki:
“Ben şu inançtanım. Şu millettenim. Şu cinsiyettenim. Şu geçmişten geldim.”
Kasaba halkı onu dikkatle dinledi.
Sonra gülümsediler:
“Hoş geldin… İnsan.”
Yabancı sustu. Gözleri doldu.
Çünkü ilk kez biri onu kimliğinden değil, kalbinden tanımıştı.
Kasabada okullar vardı. Ama orada sadece şu öğretilirdi:
- Kalp kırmamak.
- Dışlamamak.
- Sessiz olanın sesini duymak,
- Ve en önemlisi: Her insanda kendini bulabilmek.
Zamanla başka yerlerden gelenler oldu.
Birbirinden çok farklı insanlar
Ama orada kimse kimsenin rengine, kıyafetine bakmadı
Kimse kimsenin tenini, cinsiyetini, yaşam tarzını yargılamadı
Çünkü orada herkes bir tek kimliği taşıyordu: Yaralı ama umutlu bir kalp
Ve sonunda bu kasabaya bir isim verildi:
El - Evvel.
Yani “ilk hal”...
Ayrımcılık yapılmadan önceki hal.
İnsanın özüyle yaşadığı hal.
Bu hikaye gerçek mi, bilmiyoruz.
Ama her kalp, bu kasabanın haritasını taşır.
Ve eğer bir gün biz de adlarımızdan, kimliklerimizden, duvarlarımızdan sıyrılırsak
belki biz de o kasabayı buluruz.
Belki de çok uzakta değil,
İçimizde bir yerde.