Aynı Ateşten Gelenler

13 Ağu 2025 - 17:36 YAYINLANMA

Bir Dağın Eteğinde, Dört Yolun Kavuştuğu Hikaye

Bir zamanlar, dünyanın dört bir yanında, aynı dağı rüyalarında gören dört insan vardı.
Hepsi farklı bir inançtan, farklı bir ülkeden, farklı bir dilden geliyordu ama o dağ hep aynıydı:
Zirvesi sisle örtülü, eteği ışıkla çevrili, adı çoktan unutulmuş bir dağ,
Belki Hallac’ın “Enel Hak” diye haykırırken içini yakıp kavurduğu dağ,
Belki Mevlana’nın dönerken kalbinde taşıdığı sır da oradaydı.

İlki, bir Müslümandı: Zeyd.
Kur’an’ı ezbere bilen, sabahları sabırla abdest alan bir dervişti.
İkincisi, bir Hristiyandı: Maria.
Bir kilisenin çanlarını çeken, çocuklara şefkat öğreten bir öğretmendi.
Üçüncüsü, bir Budistti: Tenzin.
Himalayaların sessizliğinde içe dönen bir rahipti.
Dördüncüsü, bir Yahudiydi: Eliyahu.
Kudüs’ün taş sokaklarında, göğe bakan bir bilgeydi.

Hepsi farklı rüyalarda, o dağın tepesine çağrıldılar:
Ve bir gün, gerçek hayatta o dağın eteğinde karşılaştılar.

İlk başta konuşmadılar.
Her biri diğerini süzdü: “O kim? Neden burada? Benimle aynı yolda mı?”
Ama dağ susuyordu. Ve Rüzgar sadece bir dilde esiyordu: Kalbin Dili.

Zeyd, diğerlerine su ikram etti.
Maria, ekmeğini dörde böldü.
Tenzin, taşların üzerine oturup sessizliğe davet etti.
Eliyahu ise ateş yaktı, ısınsınlar diye.

Hiçbiri, “Sen hangi inançtansın?”, demedi.
Çünkü dağın eteğinde inançlar değil, insanlık yankı buluyordu.
Ve belki de Şems orada görünmeden gülümsüyordu.

Zamanla konuşmaya başladılar.
Ayetiyle, ilahisiyle, mantrasıyla, duasıyla.
Her biri kendi dilinde, ama aynı yöne döndü: Kalbin kıblesine.

Bir gece, Maria dedi ki:
“içimdeki ses benimle konuşuyor.. ama bu gece sizdeki sesi de duydum.”
Zeyd gülümsedi:
“Belki de biz, aynı ateşten gelen dört kıvılcımız.”
Tenzin gözlerini kapattı:
“Sessizlikte sizi de duydum.”
Eliyahu ateşe baktı:
“Farklı dallardan yanan aynı ateşiz biz.”

Ve sabah olduğunda, zirveye çıkmadılar.
Çünkü anladılar ki, zirve birlikte oldukları andı.
Aradıkları “yer” değil, “birbirleriydi.”
Aradıkları hakikat, karşılarındakinin gözündeydi.

Birlikte, inançtan daha büyük bir şeyi bulmuşlardı:
“Kalbin Evrensel Yankısını.”

Ve sonra ayrıldılar.
Ama her biri kendi ülkesine döndüğünde, aynı şeyi söyledi:

“Ben başka inançlardan insanlarla konuştum.
Onlar da benim kadar insan, benim kadar inançlı, benim kadar arayıştaydı.
Ve Yüce Yaradan… sadece benimle değil, onlarla da konuşuyordu.”

Ve o an anladım ki,
O’nun sesi bir tek dilde değil, tüm yüreklerde yankılanıyordu,
Farklı inançların örtüsünde gizlenen ama özü bir olan kutsal bir NEFES’ti bu.
İşte o NEFES, bizi birbirimize bağlayan görünmez iplikti,
Kalplerimizde birleştiren, sınırları aşan, sonsuzluğa çağıran.

 

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: