Adalet ve Öfke: Ne Zaman Susmalı, Ne Zaman Konuşmalı?

28 Haz 2025 - 07:56 YAYINLANMA

Adaletin sesi yavaş çıkar.

Öfkenin sesi ise gür, bastırıcı ve acelecidir.
Ve çoğu zaman biz, öfkenin bağırışını adaletin çağrısı sanırız.

Ama bir dur.
Gerçekten adil olduğun için mi konuşmak istiyorsun?
Yoksa sadece incindiğin için mi?

İşte bu sorunun cevabı, konuşmanın vaktini belirler.
Çünkü adaletin amacı “iyileştirmek”tir.
Öfkeninki ise sadece “haklı çıkmak”.

Bir gün bir dervişe büyük bir haksızlık yapılmıştı.
Malı alınmış, itibarı zedelenmişti.
Herkes onun bir şey söylemesini bekledi.
Ama o günlerce sustu.

Hakkını aramayacak mısın, dediklerinde, şu cevabı verdi:

“Kalbimde hala acı varsa, konuşmam adalet değil, öfke olur.
Ama kalbim sükuna erdiğinde, sözüm hem beni hem onları iyileştirir.”

İşte bu, ne zaman susup ne zaman konuşmamız gerektiğinin ölçüsüdür.
Yani "önce içimizdeki yangını söndürmeli, sonra dışarıyı ısıtacak bir ateş yakmalıyız."

Kur’an’da Hz. Yusuf’un hikâyesi bize bunu öğretir.
Kardeşleri kuyuya atar, o susar.
Zindana atılır, yine susar.
Ama zamanı geldiğinde konuşur.
Ve konuşması, bir mahkeme değil, bir şifa olur.

İnsan haklı olduğu hâlde susabilir.
Ama bu suskunluk korkudan değil, hikmetten geliyorsa,
o zaman onun adı adalettir.

Sözün ne zaman adil olacağını anlamak için kalbine bak:
Eğer hâlâ öfkeliyse, o söz ateş taşır.
Ama kalbin durulmuşsa, kelimelerin su gibi olur.
Yanmışı söndürür, kırılmışı onarır.

Sonuç olarak;

Vicdan, insanın içindeki en doğru terazidir.
Ama onu kullanabilmek için kalbi incelikle dinlemek,
aklı hakkaniyetle tartmak gerekir.

Çünkü adalet, yalnızca mahkeme salonlarında değil;
her gün, her ilişkide, her iç muhasebede sınanır.

Ve bazen, en büyük adalet…
Kendine karşı dürüst olmakla başlar.

 

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: