Egomla Mahkemem: İçsel Hesaplaşma
İnsanın en zor mahkemesi dışındakiler değil, içindekilerdir.
Dışarda kurulan davalar genellikle somut delillere dayanır; haklar, yasalar, kurallar…
Ama içimizdeki mahkeme, sessiz, derin ve daha acımasızdır.
Her gece yastığa baş koyduğumuzda, kendi iç sesimizle yüzleşiriz.
“Bugün ne yaptım?”
“Adil miydim kendime, başkalarına?”
“Susmam gereken yerde sustum mu, susmamam gereken yerde sustum mu?”
Egomuz/nefsimiz, bazen en büyük savunmacımızdır.
Bazen de en acımasız yargıç.
Vicdanın terazisi burada devreye girer; içimizde tartar, dengeler.
Haksızlık ettiğimizi hissettiğimiz anlarda vicdan ağır basar, huzursuzluk verir.
Ama unuttuğumuzda, ya da bastırdığımızda vicdan birikerek sessiz bir fırtınaya dönüşür.
İşte gerçek adalet, önce kendi içimizde kurulur.
Öz eleştiriyle, samimiyetle, cesaretle…
Kendimizi mahkûm etmek değil, hakikate uyanmaktır.
Egomuzla kurduğumuz bu mahkeme, bizi daha adil, daha merhametli ve daha bilinçli yapar.
Çünkü adalet sadece dışarıda aranmaz; önce içte başlar.
Her insan, kendi vicdanıyla hesaplaşmayı öğrendiğinde, dünyada adaletin tohumları filizlenir.