AŞK’ı birde benden dinleyin
AŞK’ı birde benden dinleyin :))
Öyle bir anlatacağım ki biyolojisi kafanıza safha safha kazınacak! Nereden golü yediğinizi anlayacaksınız! Yani… Turşucunun ikramı turşu :)
Ben doktorum, eh bilim yazılarını da sıklıkla okurum.
Size ‘Aşk’ın Biyolojisi’ni yazayım. Çok sansasyon yaratılırsa da bildiğimiz bir şey, aşkın büyük bir kısmının kimya ile açıklanabileceğidir. Dolayısıyla, gerçekten de aşk için bir 'formül' varsa, bu nedir ve ne anlama gelir?… Taataa… Tarife geçelim; Son olarak çekici bulduğun biriyle karşılaştığın zamanı düşün. Belki kekelemişsindir, avuç içlerin terlemiş olabilir; son derece saçma bir şeyler söylemiş ve kasılarak uzaklaşmaya çalışırken spektaküler bir şekilde tökezlemiş olabilirsin (ya da sadece ben miyim?). Ve muhtemelen, kalbin göğsünde çarpıyordu. Yüzyıllardır, insanlar aşkın (ve çoğu diğer duygunun da) kalpten kaynaklandığını düşünmüşlerdir; bu şaşırtıcı değil.
Ancak, aşkın beynin işi olduğu ortaya çıkıyor - ki bu da vücudun geri kalanını alt üst ediyor. Vallahi açıklaması var! Rutgers Üniversitesi'nden Dr. Helen Fisher önderliğindeki bir bilim insanları ekibine göre, romantik aşk üç kategoride incelenebilir: şehvet, çekicilik ve bağlılık. Her kategori, beyinden kaynaklanan kendi hormon setiyle karakterize edilir. Hepsinin nedeni var!
Varan 1: Şehvet; Testesteron ve Östrojen Cinsel tatmin arzusuyla yönlendirilir. Bunun evrimsel temeli, üreme ihtiyacımızdan kaynaklanır. Bu ihtiyaç, tüm canlılar için bir ihtiyaçtır. Üreme yoluyla, organizmalar genlerini aktarır ve böylece türlerinin devamına katkıda bulunurlar. Beynin hipotalamusu bunda büyük bir rol oynar; testislerden ve yumurtalıklardan ‘testosteron’ ve ‘östrojen’ adlı cinsiyet hormonlarının üretimini uyarır. Bu kimyasallar genellikle sırasıyla "erkek" ve "dişi" olarak stereotiplendirilse de, her ikisi de erkeklerde ve kadınlarda bir rol oynar. Testosteronun hemen hemen herkesin libidosunu artırır. Östrojenle etkiler daha az belirgindir, ancak bazı kadınlar östrojen seviyelerinin en yüksek olduğu yumurtlama zamanlarında daha fazla cinsel motivasyona sahip olduklarını bildirmekte…
Varan 2: Çekicilik; Dopamin, Norepinefrin ve Serotonin Bu arada, çekicilik açıkça farklı, ancak yakından bakıldığında :)) ilişkili bir fenomen... Kesinlikle çekildiğimiz biri için şehvet duyabiliriz ve tersi de geçerlidir, ancak biri diğeri olmadan gerçekleşebilir. Çekicilik, "ödül" davranışını kontrol eden beyin yolaklarını içerir, bu da ilişkinin ilk birkaç haftası veya ayının neden bu kadar heyecan verici ve hatta tümüyle tüketici olabileceğini kısmen açıklar.
Hipotalamus tarafından üretilen ‘dopamin’, beyindeki ödül yolunun özellikle iyi tanınan bir aktörüdür - bizim için iyi hissettiren şeyleri yaptığımızda salınır. Bu durumda, bu şeyler sevdiklerimizle vakit geçirmek ve cinsel ilişkiyi içerir.
Çekicilik sırasında yüksek düzeylerde dopamin ve ilgili bir hormon olan ‘norepinefrin’ salınır. Bu kimyasallar bizi neşeli, enerjik ve mutlu yapar, hatta iştahın azalmasına ve uykusuzluğa yol açar - bu da aslında o kadar "aşık" olabileceğiniz anlamına gelir ki yemek yiyemez ve uyuyamazsınız.
Bir diğer hormon olan ‘Serotonin’! İlginç bir şekilde, obsesif-kompulsif bozukluktan muzdarip insanların aynı zamanda düşük serotonin düzeyleri de var ki bu da bilim adamlarının, aşkın başlangıç aşamalarını karakterize eden bunaltıcı delice aşıklığın altında yatan şeyin bu olduğu yönünde spekülasyon yapmasına yol açmış:))
Varan 3: Bağlılık ; Oksitosin, Vasopressin Son fakat bir o kadar da önemlisi, bağlanma uzun vadeli ilişkilerde baskın faktördür. Şehvet ve çekicilik romantik ilişkilere özel olsa da, bağlılık arkadaşlıklara, ebeveyn-bebek bağlarına, sosyal samimiyete ve diğer birçok yakınlığa aracılık eder. Buradaki iki ana hormona oksitosin ve vazopressin‘e ihtiyaç duyar…
Bunlar hormonal tarafı… Şimdi bu üç özelliği şöyle bir una serin…
Bakalım hangisini ne kadar açabileceksiniz?
İşte işin sırrı bu!
Dengeli açın…