Kadını Susturan Sistem: Medya, Şiddet ve Görünmez Başarılar
Şiddet, çoğu zaman kadının güçsüzlüğü gibi sunulur.
Medya, kadını bazen ağlatır, bazen susturur ama nadiren güçlendirir.
Oysa şiddet, yalnızca fiziksel değil; görünmeyen ve normalleştirilen bir kontrol biçimidir.
Kadının sevgiye ve güvene duyduğu temel ihtiyacı hedef alarak, onu kırılganlık içinde tanımlar ve o rolü normalleştirir.
Şiddet; bireyin ya da grubun, karşısındakini tehdit olarak görüp onu bastırmaya ve kontrol etmeye yönelik bilinçli zarar verme biçimidir.
Bu zarar yalnızca fiziksel değil; psikolojik, sosyal ve sembolik biçimlerde de kendini gösterir.
Yani şiddet, yalnızca fiziksel bir eylem değildir.
Bir üstünlük ve kontrol aracıdır. Ve bu kontrol, çoğu zaman medya üzerinden yeniden üretilir.
Görünmeyen Kurgular: Kadın Bastırılırken Erkek Aklanır
Günümüzde erkek egemen medyanın ve farkında olmadan buna hizmet eden bazı kadın oluşumlarının ortak noktası şudur:
Kadına uygulanan şiddeti vurgularken, kadının güçlü olma ihtimalini yok saymak.
Kadını sadece mağdur üzerinden tanımlamak.
Bu da subliminal bir mesaj üretir:
“Kadın kırılgandır. Kadın şiddetle anılır. Kadın korunmaya muhtaçtır.”
Böylece hem erkekler suçlu olmaktan “neden-sonuç bağlamında” uzaklaştırılır, hem de kadın yalnızca mağdur rolünde görünür kılınır.
Kadının başarıları, üretimleri ve özgün varlığı ise görünmezleştirilir.
Medyanın Kadın Tasviri: Başarı Değil, Travma Haber Değeridir
Bugün medyada bir kadının haber olabilmesi için:
– Tecavüze uğraması,
– Şiddet görmesi,
– Birinin yuvasını yıkmış olması
gibi travmatik veya magazinel bir olayın parçası olması gerekir.
Başarılı bir kadın ise, çoğu zaman ya görmezden gelinir ya da “hırslı”, “soğuk”, “erkeksi” gibi tanımlamalarla dışlanır.
Toplumun bilinçaltına kadının başarı değil, trajediyle var olabileceği işlenir.
Kadın Gazeteleri: Güçlendirmek mi, Oyalamak mı?
Sözde “kadınlara yönelik” içerikler sunan birçok dergi ve yayın da bu sistemin bir parçasıdır.
Günlük yaşamın gerçek sorunlarından uzak, süslü ve geçici çözümlerle sunulan içerikler genellikle şu başlıklara yaslanır:
– “Erkeğinizi nasıl etkilersiniz?”
– “Onu elde tutmanın yolları”
– “Kadınsı kalmanın püf noktaları”
Oysa hiçbirinde şu sorular yoktur:
“İki birey hayatı birlikte nasıl kolaylaştırabilir?”
“Kadın kendi potansiyelini nasıl keşfeder, nasıl güçlenir?”
Yani kadın, güçlenmeye değil; oyalanmaya yönlendirilir.
İçeriklerin derinleştirmek yerine yüzeyselleştirmesi, farkındalık üretmek yerine sisteme uyumlu kadınlar üretmeyi hedefler.
Şiddetin Medyatik Hâli
Medya, sadece olayları anlatmaz; gerçekliği şekillendirir.
Ve bugün medyada yer alan şiddet haberleri, yalnızca duyarlılık üretmiyor; aynı zamanda kadının yalnızlaştırılmasını ve mağduriyet içinde tanımlanmasını kalıcılaştırıyor.
Kadınlara dair çizilen bu “sanal portre”, onların sesini değil; sistemin beklentisini yansıtıyor.
Bu nedenle: Kadınların şiddet haberleriyle değil, başarılarıyla görünür olması,
Travmatik kimlikler değil, özgün kişiliklerin desteklenmesi,
Ve “psikolojik savaş” yerine, kadın dayanışmasının gerçek anlamda örgütlenmesi gerekiyor.
Kadın; yalnızca yaşadığı travmalarla değil, taşıdığı potansiyel, ürettiği değer ve dönüştürücü gücüyle de görünür olmalı, duyulmalı, konuşulmalı.
Kadının sesi yükselmediği için değil; duyulmadığı için susturuluyor. Şimdi sıra, onu yeniden duymakta.