Kol Kası mı, Beyin Kası mı?
“Oğlumuz belediyede temizlik görevlisi. Maaşı da iyidir…”
Bir zamanlar, “Kızımı memura veririm, devlette işi garanti olsun…” diyen aile büyükleri vardı. Güvenli, saygın ve dolgun maaşlı bir işe sahip olmak yeterliydi bir damat adayı için. Hele bir de akademisyense, değmesinler kız babasının keyfine! “Benim damat da doçent…” diyerek gururla taşınırdı o prestijli meslekler.
Fakat günümüzde denge değişti. Bugün o aile büyükleri,
“Oğlunuz belediyede temizlik görevlisiymiş. Maaşı da iyi, oh maşallah, daha iyisini mi bulacağız?” diyorlar. Hele bir de kadroluysa ve sendikalıysa:
“Al kızım senindir, verdik gitti…”
Şaka bir yana…
Geçen gün otobüste iki kişinin konuşmasına şahit oldum.
Kadın, adama “Ne iş yapıyorsunuz?” dedi.
Adam: “Akademisyenim.”
Kadın ise, “Benim oğlan da belediyeye temizlik görevlisi olarak girdi, maaşı iyi” dedi.
Günümüz Şartlarında Cevaplanması Gereken Soru: Kol Kası mı, Beyin Kası mı?
Bir temizlik görevlisi bugün ayda 90 bin lira maaş alabiliyor. Üstelik fazla mesai, vardiya farkı ve taşeron kadrosundan kurtulma gibi avantajlarla...
Diğer yanda ise akademisyenler: Sabahın köründe kalkıp araştırma yapan, öğrencilerine ders yetiştirmeye çalışırken kendi çocuklarına bile zaman ayıramayan; yüzlerce sorunlu öğrenciyle uğraşan, gecelerini TÜBİTAK projelerine harcayan bilim insanları...
Bu insanlar 50 bin lira civarında bir maaşla geçinmeye çalışıyor. Yıllarca okuyorlar; yüksek lisans, doktora, kongre, jüri süreçleri...
Bu tablo sadece gelir eşitsizliğini değil, aynı zamanda bir değer kaymasını; eğitime ve eğitimciye verilmeyen önemin utanç verici bir göstergesini ortaya koyuyor.
Temizlik kadrosuna giren bir görevli, birkaç yılda fazla mesaiyle SUV araç sahibi olurken, ne yazık ki bazı akademisyenler ikinci el araç bile alamıyor.
Bu tersine dünya düzeni sadece maaşla sınırlı kalmıyor. Eğitim sistemine, meslek hiyerarşisine dair büyük bir sorgulamayı da beraberinde getiriyor.
Günümüzde fiziksel gücün ödüllendirildiği, zihinsel emeğin ise geri plana atıldığı bu düzensizlik, değer yargılarını da tüketiyor…
Eskiden “Oku da adam ol,” derlerdi.
Şimdi gençler: “Yıllarca niye okuyayım ki?” sorusunu yüksek sesle sormaya başladılar.
Tabloya bakınca çağ, kol kasının çağı.
Adam olmaksa?
Buna yanıtım yok. Çünkü temizlik görevlisi şu anda kamudaki “CEO” gibi bir şey. :)
Evet, temizlik görevlileri toplumun temel hizmet emekçileridir. Onların emeği asla görmezden gelinemez.
Ama toplumun uzun vadeli refahı; temizlikle değil, bilimle, eğitimle, zihin emeğiyle sağlanır.
Unutulmaması gereken şudur: Bilgiyi üreten, geleceği inşa ederek çözüm sunanlar temizlik görevlileri değil; akademisyenler, mühendisler, öğretmenler ve bilim insanlarıdır.
Sistem onları değersizleştirdi. Ama toplumun sürdürülebilir refahı, zihin emeğine ve akademisyenlere yapılan yatırımla mümkündür.
Şimdi düşünün:
Bir yanda sabah işe gidip akşam işten çıkan, sadece fiziksel güç harcayan, fakat zihinsel olarak yıpranmayan temizlik görevlileri...
Diğer yanda ise beyin hücrelerini eğitim için tüketen hem fiziken hem de zihnen yıpranan; uykusuz gecelerde literatür tarayan akademisyenler...
Kol kasları yorulur, uyursun; sabah dinlenmiş olarak kalkar, tekrar güne başlarsın.
Ama maalesef beyin yorgunluğu öyle kolay geçmiyor.
Üstelik bu beyin yorgunluğunun üzerine bir de hak etmedikleri düşük ücret layık görülünce, ruhen de yorgun düşüyorlar.
Akademisyenler, bilim insanları, toplumun entelektüel altyapısını inşa ederler.
Saygınlık, toplumsal prestij kazanırlar.
Mesleki tatmin gibi değerler tabii ki parayla ölçülemez.
Ama zihinsel üretimin getirdiği katkı düşünüldüğünde, bu kişilerin maaşı temizlik görevlilerinin en az dört katı olmalıdır.
Elbette burada kimsenin emeğini küçümsemiyorum. Temizlik görevlileri, saygıyı, emeğinin hakkı, maaşı sonuna kadar hak ederler. Ama ister istemez şu soruyu soruyor insan: “Okumak ne işe yarıyor?”
Bu yüzden asıl mesele şu:
Bu toplumun düzelebilmesi için kol kasından öte, beyin kasına ihtiyacımız var.
Çünkü temizlik görevlilerinin kullandığı o mopları bile icat eden, tasarlayan kol kası değil, beyin kasıdır. Yani emek vererek, makaleyle şekillenen beyin kası gelişimi; mopla gelişen kol kası refahına bırakmasın yerini. Bu nedenle akademisyenlerin kıymetinin hatırlanmasını umut ediyorum.
Espriye dönecek olursak:
Bu adaletsiz durum böyle gitmemeli ki,
“Ohoo, beni ne doktorlar ne mühendisler istedi de ben varmadım,” sözünün,
“Beni ne temizlik görevlileri istedi de ben varmadım,” a evrilmesini istemiyorsak, bilimin yani beyin kaslarının kıymetini anlaşılsın.
Zihin emeği göz ardı edilirse; teknoloji durur, bilim durur, gelişim durur, temizlik durur! Çünkü; temizlik görevlilerinin kullandığı o mop, kol kasıyla çalıştırılır,
Ama o mop fikri bir beyin kasının buluşudur.
Not: Bu yazı, hiçbir mesleği küçümsememekte; emeğe saygı esasını savunmaktadır.
Ancak zihin emeğine hak ettiği değeri vermeyen bir toplumun, uzun vadede “temiz” bir geleceğe ulaşması mümkün değildir.
Değerli F.S. Hocama ithafen.