Kentsel Dönüşüm ve Ahlaki Çöküş

04 Kas 2025 - 21:43 YAYINLANMA

Kentsel dönüşüm projeleriyle şehirlerimiz yenileniyor, binalarımız güzelleşiyor ve sağlamlaşıyor. Bu dönüşümlerle yapılarımızı güçlendiriyoruz; ancak insanın ahlaki yapısı her geçen gün biraz daha çürüyor, çirkinleşiyor, binalar büyürken insanlar küçülüyor.

Geçtiğimiz günlerde büyük ve prestijli bir firma, kentsel dönüşüm projesi için bir siteye teklif sunmak ve tanıtım yapmak amacıyla bir toplantı organize etti. Firma yetkilileri, toplantı sonrasında jest olarak tüm site sakinlerine büyük metal kutularda çikolata hediye etti.
Aslında o çikolata kutuları, jestten çok birer ahlak sınavı gibiydi.

Binalar Yenilenirken Ahlakın Temelleri Çürüyor

Toplantıda şahit olduklarım: Toplumsal ahlakın çürüyen dokusu, açgözlülüğün toplumsal norm hâline gelişi ve nezaketin yerini arsızlığın almasıydı. Firmanın jestiyle sonlanan toplantı, bir anda çikolata kutusunun içinde eriyen değerlerin anatomisine, çürüyen ahlaki dokuların sergilendiği bir laboratuvara dönüştü.

Çikolata Kutusunda Eriyen Değerler

Herkese bir kutu hediye edilirken, arsızca birkaç kutu daha isteyen açgözlüler artık kendilerini başkalarının ne düşündüğüyle değil; ne koparabildikleriyle ölçüyor. Böylece utanma kavramını da hızlı bir şekilde literatürden siliyorlar.

Ahlaki Akışkanlık Çağında İnsan

Bauman’ın “ahlaki akışkanlık” kavramı tam da bu tabloyu açıklıyor: Katı, toplumsal bağ kuran değerlerin yerini esnek, fırsatçı ve çıkar odaklı normlar almıştır. Nezaket, çıkar aracına; ikram, başkalarının hakkını ihlale dönüşmüştür.

Oysa bir zamanlar çocuklara “ısrar edilse bile alma” diye terbiye verilirdi. Fakat son yıllarda “fırsatı kaçırma” diye büyütülen bir nesil var. Ne yazık ki artık asaletin ve ölçünün erdem olmadığı, bireyciliğin popülerleştiği, utanmanın ise unutulmuş bir duygu olduğu bir çağda yaşıyoruz.

Binaları depreme dayanıklı yapmaya gayret ediyoruz ama maalesef nefsimizi kontrol edemeyip açgözlülüğün artçılarından koruyamıyor, omurgamızı sağlam ahlaki değerlerle dayanıklı hâle getiremiyoruz. Ki bunun için çaba da göstermiyoruz. “Aman ben mi düzelteceğim dünyayı?” diyoruz.
Unutmamak gerekir ki bir toplumun çöküşü, ekonomik yetersizlikle değil; “Bana ne!” cilik yani ahlaki duyarsızlıkla başlar.

Kebapla Sınananlar

Yine aynı firma, ikinci toplantıda ünlü bir kebapçıdan tüm site sakinlerine kebap siparişi verdi. Büyük bir nezaket ve çok profesyonel bir kurum stratejisi sergiliyor firma.

Ve çok büyük masraf… Buraya kadar her şey normal. Normal olmayan; kebap bedava olunca kendi yetmezmiş gibi kızını, damadını, torunlarını toplayıp yemeğe gelenler, sandalyeye çantasını da oturtanlar… Masa ve sandalyelerin yetersiz kalmasına neden oldular.                    

Bu da yetmezmiş gibi, ön protokole bile imza atmadan saygısızca yemeğini yiyip sessizce giden bir sürü kurnaz, aç ruhlu insan!

Bizler, böylesi ortamlara davet edildiğimizde “ayıp olur” diye evde yiyip orada sadece çay ya da kahve içerken, orada toplumsal terbiyenin kamusal alandan çekilişine şaşkınlık içinde şahit olduk.

Kebap Kokusu Değil, Çürümenin Kokusu

O sipariş edilen kebaplar sıradan bir ikram değil; utanma duygusunu kaybetmiş bir toplumun aynasıydı. Burnumuza gelen kokuysa kebap kokusu değil; değerlerimizin, insanlığımızın çürümesinin kokusuydu.

Burada mesele kebap değil, utanma duygusunun ve “ayıp” kavramının anlamını yitirmesidir. Ayrıca bir kutu çikolata uğruna “biz üç hissedarız” diyerek üç kutu almak için söylenen yalan, sadece bir davranış sapması değil; kolektif ahlakın erozyonudur. Üstelik Etiler gibi bir semtte!

Zihinsel Restorasyon Şart

Şimdi, böyle insanlarla aynı toplumda yaşamak zorunda olmanın dayanılmaz ağırlığını düşünün. Peki, böylesi insanlarla lüks bir sitede bir arada yaşayacaksak, yeni siteler bu zihniyetteki kişilerle kurulacaksa insanın mimarisini kim çizecek, kim inşa edecek?

Eleştiriye tahammülü olmayan bir toplumu bizler düzeltemeyeceğimize göre, asıl kentsel dönüşümün zihinsel dönüşümle başlaması gerektiğini hatırlatmak gerekiyor :)
Üstelik bu bedava kebap kokusu, hepimizin midesini bulandırmalı ki, birilerinin açgözlülüğüyle değil; hepimizin sessizliğiyle büyüyen bu ahlaki çürümeyi durdurabilelim.

Bedava Sirke Tat Vermemeli

Ayrıca “Bedava sirke baldan tatlıdır” diyen atalarımız, keşke “nasılsa bedava” diye arsızlıkla elde edilen kazancın tadı, ilk yudumda belki tatlı gelir ama sonraları çocuklarının, hatta torunlarının bile midesini ekşitir” deselerdi.

Atalarımız belki de kendi dönemlerinin ahlaki gerçeklikleri içinde bu sözü derin bir ironiyle söylemişlerdi. Ya da muhtemelen modern toplumun bu denli ahlaki erozyona uğrayacağını öngöremediler.
Oysa bugün aynı deyişe farklı bir ek yapmak gerekir:
Kurnazlıkla, arsızlıkla veya haksız yollarla elde edilen kazanç, ilk anda tatlı gelse de, zamanla bireyin, hatta toplumun ahlakını ekşi ve çürümüş bir tada dönüştürür, desem böyleleri için etkili olur mu bilemiyorum. Çünkü arsızın aynasında utanç görünmezmiş. Bu yüzden asıl değişim ve  dönüşüm zihinde başlamalı.

 

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: