“Yerli Malı, Yurdun, Malı”

24 Ara 2015 - 11:25 YAYINLANMA

50 Yaş ve üzerinde  bulunan kardeşlerimiz iyi bilir, İlkokullarda başlayan “Yerli Malı Haftası” kutlaması yapılırdı. Hangi sınıf Yerli Malı Haftasını kutlayacaksa, o sınıfın öğrencileri evlerinden Portakal, elma, mandalina, incir, üzüm, badem, ceviz, ne bulursa okula taşırılardı. Sınıf Öğretmeni, diğer Öğretmenleri davet eder ve onlara o yerli malı olan ürünleri ikram eder ve hep birlikte yenirdi…

 

12-18 Aralık tarihleri arasında okullarda, “Yerli Malı Haftası” olarak yapılması gereken  kutlamalar, zamanla okullarda pek rağbet görmez oldu. Çağ atlamaya başladıkça, şeklimiz, şemalimizde değişmeye başladı. Örf ve adetleri de unutmaya başladık. Bazen büyüklerimizle, Anne ve Babamızla bayramlaşmayı bile unutup son güne bırakarak , denize veya pikniğe gidenler gibi… 

 

Bu hafta, eskilerin diliyle, Bu “Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası” diye adlandırılırdı. Hafta vesilesiyle okullarımızda, “Milli Ekonomi Şuuru” uyandırılırdı! Bu millet, İstiklal Savaşının hemen akabinde; 1923 tarihinde, “İzmir İktisat Kongresi” yapacak kadar muktedir bir Devlet olduğunu göstermiştir. Bu millet tarafından benimsenen felsefe nedir? “Ekonomik Bağımsızlık olmadan, siyasi bağımsızlık olamaz!” felsefesini yeğliyerek bu günlere geldik…

Türkiye de son yıllarda başlayan yabancılaşma merakı, İthal mallarına verilen önemler, evlerimizi süsleyen her türden eşyanın yabancı marka olması, Çarşı pazarlarda, Caddelerde Yabancı Firmalaraın tabelaları, nereden nereye geldiğimizi göstermiyor mu? Acaba, “Yerli malı, yerli tüketime” ne kadar önem veriyoruz? Veya Türkiye’nin İl ve ilçelerinde “tükettiklerimizin” ne kadarı yerli malı? Veya bir şehir olarak, mesela İzmir, “ürettiklerimizle” ne kadar kabımızdan taşıyoruz?

Tüylerim diken diken oluyor, ürpererek ifade etmek istiyorum ki, cebimizdeki telefondan, evdeki televiyon, tekstilden, beyaz eşyaya kadar, hepsi yabancı markalarla dolu. Ticarette ihracat ve ithalat diye bir durum vardır. Bakın bir ülkenin ithalatı yaptığı ihrcaatından fazlaysa, o ülke elindeki tüm dövizini yurt dışına kaçırıyordur. Demek oluyor ki, ithalat, ihracat dengesinin ayarı kaçmıştır…

Bunun adını gelin birlkte belirliyelim. İşte, son zamanlarda başımıza gelen tadsız bir olayla, hem Türkiye vatandaşlalarının, hemde Rusya vatandaşlarının ağızlarının tadları kaçmaya başladı. Yapılan işlemler doğru mu, Türkiye açısından çok doğru. Sen gelip Türkiye’nin sınırlarını kergefe çevireceksin, her istediğin zaman sınırlarımızı ihlal edeceksin, ikazlara, verilen Notalara aldırış etmeyeceksin, Angajman kurallarını hiçe sayıp “Ben istediğimi yaparım” diyerek efelik yapacaksın. İşte sana cevap Osmanlı Torunlarından gelir ve böyle Osmanlı Tokatını yiyince Bay Putin’in fiyakası bozuldu. Dünya’da karizması çizildi... Putin’in yaptığı haksızlığı Nato ve Dünya ülkeleri gördüğü için kimse arkasında durmadı. Buna rağmen Putin intakam almak için Uluslararası Ekonomik Savaşı devreye sokmaya ve Türkiye’den aldığı meyve, sebze, beyaz eti ithalatını iptal etmeye, vatandaşlarını Türkiye’ye göndermeyerek Turizmi baltalamaya çalışıyor. Türkiye, Rusya’ya yaptığı ihracatın iki katını, Rusya’dan ithal ediyor. Burada zararlı çıkacak Putininin yönettiği Rusya’da ihracat ve ithalat yapan Rus vatandaşları. “Hem kel hemde fodul” diye buna denir… 

 Bu Türk Milleti tarihte destanlar yazmıştır. Bu yapılanlarında altından kalkacak güce sahiptir. Bundan öncede buradan köşemde yazdığım gibi Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur. Yerli Malı Türk’ün malıdır. Rusya’nın ambargo koyduğu ve gümrüklerde beklettiği bütün sebze ve meyveleri. Türk vatandaşları olarak biz tüketelim. Türk çiftçisine, Türk üreticisine sahip çıkalım. “Ak akçe kara gün içindir” Kara bir gün değil ama çiftçi, üretici kardeşlerimize el uzatmanın, kardeşliğimizi göstermenin tam zamanıdır…

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: