Bir Genç Kızın Vatan hikâyesi

16 Tem 2015 - 19:02 YAYINLANMA

 Hükümet kurma çalışmaları hız kazanmaya başladı. Benim 

gördüğüm durum ise önceden de hep söylediğim gibi AKP – CHP 

Koalisyonu kurulacak. CHP 25 -30 yıldır iktidar yüzü görmedi. 

Siyasetçilere baktığımızda herkes ağzından çıkan sözleri tartarak 

konuşmaya başladı. Bir kişi var ki, İzmir Milletvekili ona da balans 

ayarı yapmaya başladılar. Bayramdan sonra Yeni Kabine hazır 

olacağa benziyor. Bayram süresinde çalışmalar devam etti…

       Ramazan Bayramını herkes gönüllerince kutlamaya çalışıyor. 

Gençler yine büyüklerinin ellerini öpmek, ziyaret etmek yerine 

denizlere sahillere koşmayı tercih etti. Bayram tatili öncesinde 

başlayan trafik kazaları bayram süresince ve bayram dönüşlerinde de 

devam etti. Birçok insan hayatını kaybetti birçok insanda yaralandı. 

Milyonlarca liralık milli servette hurdaya çıktı…  

       Annemi buradan Rahmetle anıyorum. İstanbul’da Annemlere 

ziyarete gitmiştim. Annemin komşusu yaşlı teyzemiz, geldi ve orada 

sohbet sırasında gençliğinde yaşadığı gerçek hikâyesini anlatmaya 

başladı. O gün çok dikkatle dinledim ama fırsat bulup 

yazamamıştım. Aklıma o geldi ve şimdi o dinlediğim güzel hikâyeyi 

sizinle paylaşmak istiyorum…

      Genç bir kızın yaşadığı gerçek vatan hikâyesi

       1919 yılı idi. İstanbul baştan aşağı İngilizlerin işgali altındaydı. 

Liseyi yeni bitirmiştim. Güzel bir kızdım. Dünür gelmeye başladılar. 

Biri avukatmış. Gösterdiler uzaktan, boylu poslu yakışıklı bir 

delikanlıydı, beğendim. Nişanlandık. Nişanlımı seviyordum.

Mutlu bir yuva kurmak hevesi ile lamba ışığının altında sabahlara 

kadar oyalar örüyor, çeyizler hazırlıyordum.

       Ama çok geçmedi ki, mahallede bir dedikodu yayıldı. Komşular 

bir şeyler konuşuyorlar, ben gittiğimde susuyorlardı. Alınıyordum.

        Bir gün kapı önünde toplanmış sohbet eden kadınlardan birisi 

konuşurken bende kulak verdim ve konuşmaları dinledim. (Ayşe’nin 

nişanlısı avukat değilmiş, ipsizin biriymiş, üstelik cami önlerinden 

tabut taşıyarak karnını doyuruyormuş) dediler.

       Bütün beynim alt üst oldu. Ne yapacağımı şaşırmış ağlamaya 

başlamıştım. Babam geldi. Ne oluyor kızım dedi? Durumu anlattım, 

Babam; “Evet kızım ne yazık ki, bende duydum ve takip ettim 

söylenenler doğru gözlerimle gördüm.” Dedi.

       Babam beni götürdü, uzaktan izledik, gerçekten de cami 

önünden sırtında tabut taşıyordu. Gördüm ve bir anda yıkıldım…

       Nişanı atıp, ayrıldık. Aradan 5 yıl geçti. Evlenmiştim, Bir de 

Çocuğum olmuştu. 1924 yılıydı. Artık ülkemiz özgürdü. Bir gün 

Beyoğlu’nda rastladım ona. Oğlum yanımdaydı. Beni görünce 

titredi, çeketini düğmeledi. Saygı göstererek durdu önümde.

- Vaktiniz varsa size bir çay ikram etmek isterim, dedi. Baktım, 

Olur, dedim. Bir büroya girdik. Burası bir avukatlık bürosuydu ve 

kapıda adı yazıyordu. İçerde yardımcıları çalışıyordu. Siz gerçekten 

avukat mısınız, dedim? -Evet, dedi.

       Peki, avukatsınız da neden cami önlerinden tabut taşıyordunuz, 

diye sordum. Durdu, başı öne eğildi. – “Beni affedin, İstanbul işgal 

altındaydı, Her taraf İngiliz askeri kaynıyordu. Her şeyi didik didik 

arıyorlardı. Biz de Anadoluya, Milli kuvvetlere ancak, cenaze süsü 

vererek tabutlarla silah kaçırıyorduk. Bu ülke için hayati bir işti. O 

anda nişanı attığınızda bunu size bile söyleyemezdim. Vatanım için 

sustum bugün hürüz” dedi...

       İşte bu vatanı kolay kazanmadık. Bu vatanı canlarını ve aşklarını 

feda edebilen gerçek vatanseverlere borçluyuz. Bugün Politika 

yaptığını sanan ikiyüzlülere değil. Politika’nın sözlük anlamı: (İki 

Yüzlülük)”…

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: