Akciğerlerimizi yakanların ciğerleri yansın!
Akciğerlerimizi yakanların ciğerleri yansın inşallah. Her yaz ayı geldiğinde İzmir’den başlayan Orman yangınları en çok da Ege Bölgesi ve özellikle denize kıyı olan şehirlerde başlıyor. Daha önceleri PKK Terör örgütü elemanları teröristler yakıyordu. Peki, şimdilerde PKK silah bırakıyor, Barış yapılıyor. PKK Teröristlerinin veya Ağababalarının yaktıracaklarını tahmin etmiyorum. Geriye ne kalıyor. Gözleri aç, arsa simsarları kalıyor. Ormanları yakıp kendilerine boş arsalar yaratmaya çalışanlar, gecekondu simsarları.
Bu yanan ormanların yerine Devletin, Tarım Orman Bakanlığının, Bakan İbrahim Yumaklı ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Alt Yapı ve Ulaştırma Bakanı Abdül Kadir Uraloğlu, kapanan Çeşme yollarını en kısa zaman trafiğe açacaklarını vurguluyor…
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç yaptıkları açıklamalarla şimdiye kadar 65 yangın ve 44 kişi gözaltına alınmış. Bunlara Ağırlaştırılmış cezalar verilmeden caydırıcılık olmaz. Bura da Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yanan orman yerlerinin bir metrekaresine inşaat yapılmasına daha öncede şimdide kesinlikle izin vermeyecektir…
Yanan yalnız ağaçlar değil binlerce canlılarımız. O canlılar, küller altında kalan hayatlar ve bitmeyen Sorular “Akciğerlerimizi yakanların ciğerleri de yansın.” Bu söz, son dönemde ciğerlerimizi dağlayan orman yangınlarının acısını en çarpıcı şekilde özetliyor…
Ardı ardına gelen ve çoğu insan eliyle çıkarıldığı aşikâr olan bu felaketler, sadece ağaçları değil, yuvaları, umutları ve binlerce canlının hayatını da küle çeviriyor. İzmir, Seferihisar, Urla, Menderes, Buca, Manisa Akhisar, Ahmetli, Adana, Hatay...
Şimdide Son olarak İzmir, Çeşme ve Ödemiş İlçesinde 36 saatte zor kontrol altına alınan yangın, çaresizliğimizi bu defada yüzümüze vuruyor. Rahmetle anıyorum bir Orman Şehidimiz var…
Her yaz, özellikle Ege Bölgesi'nde yoğunlaşan bu yangınların sıklığı ve büyüklüğü, akıllarda tek bir soruyu uyandırıyor: Neden hep Ege Bölgesi'nde ormanlar yakılır? Bu soru, derin bir öfkenin dışa vurmasıdır. Yangınlarda ağaçlar değil, yüzyıllık zeytin ve meyve ağaçları da yok oluyor. Bu ağaçlar, bölge halkının geçim kaynağı, emekleridir ve kültürel mirasımızdır. Onların kül oluşu, sadece ekonomik bir kayıp değil, aynı zamanda geleceğe dair umutların da sönmesidir…
Ancak en büyük acı, binlerce canlının, yanan ormanlarda vahşice can vermesi. Kaplumbağalar, tilkiler, yaban domuzları, kuşlar, karıncalar, böcekler... Onların çığlıkları, alevlerin uğultusunda kaybolurken, insanlığımızın da ne kadar duyarsızlaşabildiğini gösteriyor…Bu yangınların arkasındaki gerçek nedenler ne olursa olsun, bir an önce ortaya çıkarılmalı ve sorumlular adalet önüne çıkarılmalıdır…
Sadece birkaç fidan dikmek ya da sembolik cezalar vermek, bu devasa yıkımın bedelini asla ödeyemez. Ormanlarımız, sadece ağaçlardan ibaret değildir; onlar bizim nefesimiz, gelecek nesillere bırakacağımız en değerli mirasımızdır. Peki, bu bitmeyen döngüden nasıl kurtulacağız?
Toplum olarak bu meseleye daha fazla duyarlılık göstermeli, yetkililer ise daha etkin önlemler almalıdır. Yangınlara karşı caydırıcı cezalar, ormanlık alanların imara açılmasının kesinlikle engellenmesi, erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi ve halkın bilinçlendirilmesi gibi adımlar atılmalıdır. Aksi takdirde, her yaz aynı acıyı yaşamak zorunda kalacağız. Yanan Akciğerlerimizin feryadı kulaklarımızı sağır etmeye devam edecektir…
Bu felaketler karşısında susmak, gelecek nesillere yanan bir miras bırakmak demektir. Umarım bu köşe yazım, sadece bir çağrı olmakla kalmaz, aynı zamanda vicdanları harekete geçiren bir kıvılcım olur…