Çamlar ve “Ali kıran baş kesen”
Terörü, Ekonomisi, komşu ülkelerde iç savaşlar, siyasetteki kısır döngü, önce Haziran Genel Seçimleri ve ortaya çıkan belirsizlik, partilerde koalisyon anlaşmazlıkları. Hemen ardından tekrar seçim, 1 Kasım seçimleriyle Hükümet yerine oturdu Ülkeye istikrar yavaş yavaş gelmeye başladı. 2015 yılı sadece Türkiye’de değil tüm ülkelerin yaşadığı kabusu ve adeta bir yangın yeri gibi insanlara kaos ve endişe içerisinde yıktı geçti. Terör Dünya’da yüzlerce mahsum vatandaşların canını aldı. 2015 yılı herkesi ağlattı. Gülen kim oldu derseniz, uyuşturucu tüccarları ile Silah tücarlarının yüzü güldü. Silah tücarları 24 saat çalıştı, savaşan ülkelere silah ve mühümmat satarak cellatların, insanların canlarını almakarına yardım ettiler…
2016 yılının gelmesiyle birlikte insanlar ormanlarda çam kesme yarışına girdiler. Yılbaşı akşamında zenginlerin evelrini süslemek için Ormanlarda kaçak çam ağacı katliamı başlatanlar pazarlarda kendilerine müşteri buluyor. Bir gecelik zek, bir gecelik heves ve gösteri yapmak için o kesilen çam ağaçlarını evlerinde süs eşyası olarak kullanan ev sahipleride o ağaç katlimanı yapan insanlar kadar suçludurlar. Hem kanunlar önünde, hemde Allah nazarında suçludurlar…
Yukarıda başlıkta yazdığım “Ali Kıran, baş kesen” deyiminin ne anlama geldiğini, hepiniz merak ettiniz. Yazar burada ne demek istiyor? “Ali Kıran Baş Kesen” deyimi nereden kaynaklandığını merak ettim. Yaptığım araştırmada, deyimle ilgili ilginç bir açıklamaya rastladım. Verilen bilginin ne kadar doğru olup olmadığını bilemiyorum ama ilginç bulduğum için o açıklamaları sizlerle paylaşmak istedim…
ALİ KIRAN BAŞ KESEN (deyim) Külhanbeyi ağzında “Ali kıran baş kesen” diye bir deyim vardır. Bıçkın ve acımasız serseri ruhlu insanlar hakkında kullanılır. Bu deyim aslında “Dal kıran, dal kesen, baş keser” atasözünden yola çıkılmış. Atalarımızın insanları ağaç ve bitki sevgisine teşvik için dal kesen, dal kıranın baş kesmiş kadar suçlu olduğunu belirtmeleri eskiden beri Türk-İslam töresinde ağaç ve bitki hukukunun derinliğini ve ağaçların kesinlikle kesilmemesini gösterir. Sultan Fatih'e atfedilen; “Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim.” sözü de bu anlayışın tezahürü olduğunu sanıyorım...
Günümüzde bu sözü alıp bizlerde günlük yaşamımızda ve kzgın olduğumuz zaman bazen bu deyimi kullanmaya devam ediyoruz. “Dal kıran baş keser.” sözünü “Ali kıran baş kesen” yapıp Anadoluyu ağaçsız, bitkisiz bırakmışız. Gazeteci olarak gittiğimiz, Doğu ve Güneydoğu'da bir tek yaprak olmaksızın uzayıp giden bozkırlar gördüğümde kendi kendime bu bir milli ayıp değil de nedir? Acaba buralara ağaç diken bir kurum, kuruluş, Sivil Toplum Örgütleri yok mu diye yol boyunca hep mırıldanıp duruyordum…
Devleti bir kalem geçelim, peki bölge İnsanının ağaç sevgisi bu kadar mı, azalmıştır?!.. Eğer öyle ise elbette “Dalı kıran, dalı kesen başı da keser.” sözü günümüzde “Alikıran baş kesene” dönüşmekte gecikmeyecektir. Çare, belki de bu sözü “Dalı kıranın, dalı kesen, başı kesilir” şekline dönüştürmekten geçiyor…Ağaç dikmek geleneğini yitireli çok olmuş sanıyorum. Bazen insanlarımızın kazayla, bazende bilinçli orman yaktıklarını bir kenara bırakırsak, hiç değilse yılbaşı geldiğinde, normal zamanlarda ormanlarımnıza musallat olan ağaç katillerinin önüne geçilebilmelidir. Akis takdirde, bir yandan ormanlarımızı ateşe verip yakanlar, diğer yandan kazanç sağlamak için ormanlarımızı kesenler, yakında herkesingözleriyle gördüklerine inanamayacağı Güneydoğu veya Doğu bölgesi gibi kilometrelerce boz kırları göremeye alışacağız. İşte bunun için “Ali Kıran, Baş kesen” dedim. Terör örgütü Müslümanlığı ön planda tutmaya çalışan (İŞID) DAEŞ’ gibi insanların başlarını bedenlerinden ayırıp baş kesmek müslümanlığa sığmadığı gibi, Müslüman Dininde insanı öldürmek de, ağaç kesmekte çok günahtır. O ağaçları kesende, o ağaçları satın alanlarda aynı suçu işlimiş olurlar…