28 Şubat'ta Kral Çıplak Diye Bağıranlar
28 Şubat postmodern darbesinin Türk darbeler tarihinde müstesna bir yeri vardır. Çünkü istihbarat, psikolojik harekât ve medya da içinde şimdiye kadar tarihte bu biçimde yoğun olarak kullanıldığı bir başka askeri darbe bulunmuyor. Bu hafta 28 Şubat sürecinden, kıyıda köşede kalmış bir casusluk hikâyesi anlatacağım…
Hikâye başlayalım; Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı'nda görevli bir şahsın -Onbaşı Kadir Sarmusak- Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın İstihbarat Dairesi'ndeki bozuk bir dinleme cihazının tamiri için 1996 yılında askeriyeye girişi ile başlıyor. Darbe planını ortaya çıkarma maksatlı casusluk faaliyeti için tuhaf bir başlangıç değil mi?
Dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu ve Başkan Yardımcısı Hanefi Avcı, Sarmusak'ın tamir işi bittikten sonra askeriyedeki görevine devam etmesini istedi. Sarmusak 1973 doğumlu bir polis memuruydu. 1994'te Niğde Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde göreve başlamıştı. Aynı yıl Niğde Emniyet Müdürü Bülent Orakoğlu, kendi personeli olarak çalışan Sarmusak'a verdiği görevden ötürü üç sene sonra bir darbe davasında yargılanacağını bilemezdi…
Kadir Sarmusak, 1996'da Deniz Kuvvetleri'ndeki cihazın tamirinden sonra askerliğini yapmak üzere başvuruda bulundu. Böylece kamuoyunda Köstebek Davası olarak bilinen davanın konusu olan Batı Çalışma Grubu belgelerini Emniyet'e sızdırma
görevine, yani casusluk işine ilk adımını atmış oldu. Sarmusak, Deniz Kuvvetleri'ne girer girmez sonradan 28 Şubat davasında verdiği ifadelerden anladığımız kadarıyla Deniz Kuvvetleri İstihbaratı'nda görev yaparken komutanlarının pek çok yasadışı dinleme yaptığını görmüştü. Sarmusak, 28 Şubat'tan yıllar sonra, askerlik görevi yaptığı yerdeki Batı Çalışma Grubu belgelerinin dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya'nın talimatı ile hazırlandığını söyleyecekti…
Orduda gizli bir darbe hazırlığı olduğu yönündeki istihbaratlar, Bülent Orakoğlu'nun Batı Çalışma Grubu bünyesinde hazırlanan bir taslağı dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener'e vermesiyle olaylar ortaya çıkmaya başladı...
TANKSIZ TOPSUZ HAREKÂT
Emniyet'in istihbaratını aldığı mezkur darbe, türevlerinden farklıydı ve 1997'nin 28 Şubat'ında kendine has enstrümanlar, tanksız topsuz harekâtlar, yani psikolojik harp faaliyetleriyle hayata geçirildi. Refah Partisi-Doğru Yol Partisi koalisyon hükümeti, 28 Şubat 1997'de Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) alınan kararlarla başlayan darbe sürecinde yıpratıldı ve istifaya zorlandı. Başbakan Necmettin Erbakan 18 Haziran'da istifa etti. Bülent Orakoğlu, 28 Şubat sürecinde yaptıkları istihbarat faaliyetini, “Ben Batı Çalışma Grubu'na ait taslak belgeyi İçişleri Bakanı Akşener'e ulaştırdım.
Bakan Akşener, Erbakan'a, Erbakan, Demirel'e, Demirel, Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'ya vermiş” sözleriyle özetleyecekti. Orakoğlu, 16 Temmuz 1997'de casusluk suçlamasıyla tutuklandı ve iki ay Mamak Askeri Cezaevi'nde yattı. Beraat etti…
28 Şubat sürecinde yaşadıklarını da Darbeyi Rapor Ettim:
Deşifre adlı kitabında anlattı. Dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Hanefi Avcı, Köstebek Davası'ndan beraat etti. 2010'da devletteki cemaat örgütlenmesini anlatan Haliç'te Yaşayan Simonlar adlı kitabı yazdığı için dört yıl hapis yattı. Cuntaya karşı casusluk faaliyetleri yürüten Onbaşı Kadir Sarmusak ise 1997'de Genelkurmay İstihbaratı'nda sorgulandı, işkence gördü. Köstebek Davası'nda yargılandı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi tarafından suçsuz bulundu, beraat etti. Şimdilerde köşesine çekildi, pek ortalarda görünmüyor...
Size göre hikâye olabilir ama bana göre gerçeklerdi. 28 Şubat, Demokrasinin yaşandığı Türkiye’de borusunu çalmaya çalışanların bir yüz ayıbının olduğu açıkça ortada görünüyor. Bundan sonra darbelerin, 12 Mart muhtıralarının, 28 Şubat postmodern darbesinin yaşanmayacağı ve hiç bir olayın saklı, gizli kalamayacağı ve her şeyin açık açık ortaya çıkarılması ve bunları yapanların yanlarına kar kalmaması gerekir…