Sabrım
Bu kelimenin bizim için öyle büyük önem ve değeri varki ifade edebilmemiz için tüm samamiyetimizle size içimizi dökebilmemiz gerekir ama, samimiyetsiz olduğumuzdan değil, her doğru her yerde söylenmez gerçeğinden yola çıkarak susmayı tercih ediyoruz. Ancak, siz de şahit oluyorsunuz ki belirtmeden de geçemedik. Bizi bilenler bilir S.A.B.R.I.M. harfleri yan yana geldiğinde yüreğimizin ateşi alevlenir, dilimiz lal olur, dumanımız gören gözlerce görünür olur...
Sonra şu dizeler dökülür gönlümüzden kalemimize;
Ey iki göğsüm arasına bir kazan kurup yakan,
O ateşe, bir kulunu sebep kılan Büyük Allah.
Var mı ki senden yüce, senden alâ bir merci,
Olsa idi giderdim, olmazdım kapında bekçi.
Şükrederim halime, bekleten sensin elbet,
Ebeden ayırma yarap, kulluğuna kabul et...
Sabrın, ne büyük nimet ve ikram olduğunu söylemeye gerek varmıdır bilmiyorum ama hadisi şeriflerde; “Sabrın imandaki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.”, “İmanın yarısı sabır, diğer yarısı ise şükürdür.” denilerek dinin sabırla tamam olacağı açıkça belirtilmiş, pek çok ayette de Yüce Rabbimiz Sabır ve Namazı bize tavsiye etmiş, kazananların onlar olacağını buyurmuştur. Sabır, ama neye sabır, öyle çok şeye sabır etmek zorunda kalırki insanoğlu. Kişinin zaaflarına göre sabredeceği şeyin adı zaman zaman değişir. Ancak, hayatın içinde her türlü sabrı da deneyimler aynı zamanda.
Ey kederlerle yoğrulan, yinede Hak'tan geleni baş göz üstüne deyip, sabır ve tevekkül ile yoluna devam eden Erler... O gün geldiğinde, gün sizin gününüz, devran sizin devranınız olacak. Akılların düşünmeyi hayal edemeyeceği, her güzel olan şey ebeden sizlere verilecek. Ne mutlu sabreden, ebedi hayatı kazananlara. Büyük Mutasavvıf Hasaneynil Hüdaverdi Hazretleri'nin (ks.) sözü ile “Allahımız var, ne gamımız var” diyebilenlere...
Sevgi ve Saygılarımla...