Nalan Gelip, Nalan Gitme
Aşka kâbil dil mi yok şehr içre yâ dilber mi yok
Mest yok meclisde bilmem mey mi yok sâgar mı yok
Gonca-i dil açılıp hâtır nice şâd olmaya
Bâğda güller mi yok gülşende bülbüller mi yok
Görmeziz bir dil ki tûtî gibi güftâr eyleye
Söyledir mi yok cihânda bilmezin söyler mi yok
Sengden dil kem mi yâ seng-i siyâhı la’l eder
Afitâb-i feyz-bahşâ-yı bülend-ahter mi yok
Şeyhülislam Zekeriyazade Yahya Efendi; “Aşka kabiliyeti olan gönül mü yok bu şehirde, yoksa sevilecek güzel mi yok, Sarhoş yok mecliste, bilmem içki mi yok kadeh mi yok” diye başlayan muhteşem gazelinde, yaradılış gayesine uygun hareket etmeyen insanoğluna bir serzenişte bulunuyor. Ey Aşkla yaradılmış insan, ne oldu sana..? Seni sevgiden aşktan özünden uzaklaştıran şey ne..? Neden bülbüller gibi şakıyarak güzel sözler söylemiyorsun..? Neden yeni Leyla ile Mecnunlar, Ferhatlar ile Şirinler yok. Taştanda mı katı artık bu yürekler ki sevmekten sevilmekten aşktan bu kadar uzaklaştı diye insanlığa seslenerek onu kendi özü ile buluşturmak için adeta sallıyor...
Güvenmek, sevmek, sevilmek, huzurlu, mutlu, sağlıklı, uzun bir yaşam sürmek. İnsanın yaşama dair genel geçer istek ve beklentileridir. Ancak bunların nasıl ve ne şekilde elde edileceği konusunda bir sürü tavsiye ve dayatmalar yapılmaktadır. Bulunduğumuz çevre, yaradılıştan gelen özelliklerimiz, yetiştirilme tarzımız, sonradan edindiğimiz bilgilerle şekillenen şahsiyetimiz, yaşama dair beklentilerimizi ve onları karşılama şekillerini de belirliyor aynı zamanda.
Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vessellem'in (sav); "Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar." hadisinde de buyurduğu gibi; Her insan tertemiz, iman ve islam üzere, Allahü Teala'nın varlığını kabul edecek ve güzel ahlakı yaşayacak şekilde yaratılmıştır. Ancak, ne yazık ki din dışı; Adetler, gelenekler, alışkanlıklar ve dayatmalar insanları bu asıldan uzaklaştırmaktadır. Sonrasında da insan, egosal bir varlık olarak hayattaki yolculuğuna; Ben, ben, ben diyerek dünyevi çıkarlarını düşünerek devam etmekte. Yaşları büyümüş, ancak hiç bir manevi olgunluğu olmayan, çocuk bile sayılamayacak, sıreti değil, sureti insanlar olarak bu alemden ayrılmaktadırlar.
Allahü Teala Hazretleri gani gani rahmet eylesin Hasan Burkay Hazretleri (k.s.) bir sohbetinde; “Aşksız kimsede hayır yoktur. Aşık olmayan kişi nalan gelip, nalan gider bu alemden” demişti. Aslından kopup inleyerek, bu aleme gelen insanoğlu, yine nalan olarak inleyerek gitmemeli. Niyaz-i Mısri Hazretleri'nin dizelerinde de belirttiği gibi;
Kande gelir yolun senin, ya kande varır menzilin,
Nerden gelip gittiğini anlamayan hayvân imiş.
Allahü Teala Hazretleri cümlemizi aslını bilen ve o asla uygun olarak yaşayan, sevdiği salih kullarından, aşk ile nefes alıp verenlerden eylesin İnşaallah..!
Sevgi ve Saygılarımla...