Asker usulü makarna: Mısır ekonomisinde ordunun payı ne kadar etkili?
Mısır ordusu, uzun süredir ülkenin hane halkına yönelik markalarında önemli bir paya sahip. Bu durum, bölgenin en büyük ülkesinin ekonomisi açısından ne anlama geliyor?
Kahire’de hareketli bir caddede ilerlerken bir Uber şoförü, çevredeki farklı işletmeleri göstererek aynı ifadeyi tekrarladı: “Huwa Gaysh” yani “Orduya ait.”
Bir hamburgerci, bir otel, hatta üst geçidin yapımında kullanılan çimento… Ardından bir benzin istasyonuna girip başıyla işaret etti: “Gaysh. (Ordu)”
Nitekim ülkede yaşayanlar için bu tür markalar gündelik hayatın her yerinde karşımıza çıkıyor.
Mısır’ın ulusal yemeği koshary, kısa süre önce UNESCO tarafından somut olmayan kültürel miras listesine alındı.
Mercimek, nohut, tel şehriye ve makarnanın kızarmış soğan ve acılı sosla birleştirildiği bu yemeği yediğinizde, kullanılan pek çok malzemenin Mısır ordusu tarafından üretilmiş olma ihtimali oldukça yüksek.
Hollanda Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Clingendael’de araştırmacı olan Matteo Colombo, Euronews’e yaptığı değerlendirmede, “Orta Doğu’da diğer ülkelerde de ordunun ekonomi içinde yer alması açısından bakıldığında bu olağanüstü bir durum değil,” dedi.
Mısır’ı farklı kılan noktanın ise askeri fabrikalarda üretilen çok sayıda ürünün doğrudan genel ekonomide satılması olduğunu vurgulayan Colombo, “Bir Mısır süpermarketine gittiğinizde, ordunun ürettiği bir şişe suyu rahatlıkla bulabilirsiniz,” diye konuştu.
Uluslararası Para Fonu (IMF), artan ekonomik zorluklarla mücadele etmesi için Mısır’a 6,8 milyar euroluk kredi vermeyi kabul etti.
Ancak IMF’nin, ekonominin “kamu öncülüğündeki yatırımların hâkimiyetinde olması, eşit olmayan rekabet koşulları ve askeri olanlar dahil devlet mülkiyetindeki şirketlerin ağırlığı” nedeniyle tanımladığı yapısal sorunlar sebebiyle ödemeler gecikti.
Ordunun Mısır ekonomisindeki ağırlığı yeni değil, ancak bu etkinliğin ölçeği 2011’den bu yana ciddi biçimde genişledi.
1950’lerden itibaren ülkeyi yöneten askeri kökenli liderler, silahlı kuvvetleri devlet kontrolünü merkezileştirmek için kullandı.
1954–1970 yılları arasında görev yapan Cumhurbaşkanı Cemal Abdül Nasır da, İsrail’le yaşanan çatışmaların damga vurduğu çalkantılı bağımsızlık sonrası dönemde orduyu sivil üretimin içine dahil etti.
Her şey nasıl başladı?
Tufts Üniversitesi Orta Doğu Çalışmaları Profesörü Khaled Fahmy, Euronews’e yaptığı açıklamada, “Bu süreç Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi ile başlamadı. Aslında 1960’ların başında, Cemal Abdülnasır döneminde ordunun başındaki Abdel Hakim Amer ile başladı,” dedi.
Fahmy’ye göre bu yaklaşımın temel mantığı, kriz dönemlerinde ordunun daha hızlı hareket edebilmesiydi. Fahmy, “Bu ise elbette denetim ve hesap verebilirliğin olmaması anlamına geliyor” diye konuştu.
Ancak ordunun ekonomideki rolünü kurumsallaştıran isim, Nasır’ın halefi Enver Sedat oldu.
Sedat, Mısır’ın İsrail ile barış anlaşması imzaladığı 1979 yılında, hem askeri hem de sivil malların üretimini denetlemek üzere Ulusal Hizmet Projeleri Kurumu’nu (National Service Projects Organisation) kurdu.
ARŞİV: İsrail ile Ekim 1973'te yapılan savaşın 5. yıl dönümünü kutlamak için düzenlenen Mısır askeri geçit töreni, 6 Ekim 1978. AP Photo
Fahmy, “Barış anlaşması ordunun küçülmesine yol açmadı. Asıl soru şuydu: Orduyla ne yapılacak ve artık seferlerden ve savaş hizmetlerinden aldıkları ek ödemeler olmayan üst düzey subayların sadakati nasıl korunacak?”
Bu sorunun yanıtı, Ulusal Hizmet Projeleri Kurumu’nun (NSPO) kârlı iştiraklerini yönetmek oldu.
Mısır Cumhuriyeti’nin Sahipleri: Mısır’ın Askeri Ekonomisinin Anatomisi kitabının yazarı Yezid Sayigh ise 2011 devriminin, ordunun ekonomik alanda hızlı bir büyüme yaşamasını tetiklediğini söyledi.
Sayigh, Euronews’e yaptığı açıklamada, “2011 öncesinde ordunun herhangi bir pazar sektöründeki payı küçüktü. Ancak güçlü başkanlık desteği ve ordunun siyasi hâkimiyetiyle birlikte özellikle çimento ve çelik gibi ‘stratejik’ sektörlerde bu pay dramatik biçimde arttı” dedi.
Sayigh’e göre 2011’den bu yana yaşanan başlıca değişimler iki yönlü oldu: “Hem faaliyetlerin hacmi büyük ölçüde arttı hem de ordu, ekonomik politika yapımında ve devletin yatırım stratejisinde doğrudan bir rol üstlendi.”
Bu durumun ekonomi üzerinde derin etkileri oldu.
‘Ulusal gurur duygusu’
2015’ten bu yana Mısır ekonomisi ciddi zorluklarla karşı karşıya kaldı. Enflasyon genel olarak keskin biçimde yükseldi ve Eylül 2023’te yüzde 38 ile zirve yaptı. O tarihten bu yana gerileyerek yüzde 12,3’e indi. Bu oran AB ortalamasının neredeyse beş katı.
Mısır, para birimini 2016’da serbest dalgalanmaya bıraktıktan sonra, Mısır lirası önemli ölçüde değer kaybetti. 2015’te 1 euro yaklaşık 9 Mısır lirasına denk gelirken, bugün bu rakam 55’in üzerine çıkmış durumda.
Colombo, ordunun ekonomideki varlığının, ailelerin yaşam maliyetiyle mücadelesinde bir tür tampon işlevi görebileceğini belirtti.
Colombo, “Ordu size bunun olumlu bir etkisi olduğunu söyler; çünkü ürünlerin daha düşük fiyattan, Mısırlıların karşılayabileceği şekilde satılmasına imkân tanır ve ordunun Mısır’ın üretimine katkı sağladığını savunur” dedi.
Colombo’ya göre, bu ürünlerin tercih edilmesinde ‘ulusal gurur duygusu’ da etkili. “Bazı Mısırlılar, kalite daha düşük olsa bile, orduyu gurur duyulacak bir kurum olarak görüyor” diye konuştu.
ARŞİV: Kahire'de bir süpermarkette alışveriş yapan bir kadın, 2 Kasım 2016. AP Photo
Ancak Colombo, bunun olası olumsuz yönleri de bulunduğuna dikkat çekti: “Eğer büyük ölçekli bir askeri üretim varsa, başkaları için daha az alan kalır. Bu da bir anlamda eşitsiz bir rekabet ortamı yaratır.”
Bu arada Sayigh, ordunun sahip olduğu ürünlerin ekonominin birçok sektöründeki hakimiyetinin abartılıp abartılmadığını sorguladı.
Örneğin şişelenmiş su pazarında, ordu tarafından üretilen suyun pazar payı yüzde 5’in altındaydı. “Ünlü Macaroni Queen Company” ise üretim kapasitesinin yalnızca altıda birini kullanıyordu. Bu da kişi başına yılda sadece 1,5 kilogram, ya da asker başına günde 100 gramın altında üretime denk geliyordu.
Buna karşın, bu tablo ordunun genel piyasa dengesini bozmadığı anlamına gelmiyor.
Sayigh, “Başlıca makro etkiler, kredinin başka alanlara yönlendirilmesiyle özel sektörün borçlanma kapasitesinin daralması ve yatırım fırsatlarının domine edilmesi; bunun da özel yatırımlar için teşvikleri zayıflatmasıdır,” diye konuştu.
Sayigh ayrıca, “İkincil bir etki olarak, devlet talebinin çok yüksek olduğu sektörlerde piyasa fiyatlarının ve özel aktörlerin faaliyet maliyetlerinin yükselmesi”ne işaret etti.
Euronews, konuyla ilgili görüş almak için Mısır Savunma Bakanlığı ile iletişime geçti.
Ordunun ekonomiyi ne kadar kontrol ettiği bilinmiyor
Son dönemde, özellikle uluslararası alanda, askeri ekonomiye yönelik eleştiriler giderek arttı.
ABD Başkanı Barack Obama döneminde yönetimde görev yapan Ben Fishman, Mısır hükümetinin bazı kanatlarını attıkları adımlar nedeniyle övdü.
Fishman, Euronews’e yaptığı açıklamada, “Devlet bütçesi, açıkça reform yanlısı isimler tarafından yönetiliyor. Özellikle Maliye Bakanı ile Yatırım ve Kalkınma Bakanlığı bu konuda öne çıkıyor,” dedi.
Fishman, “Bu kurumlar reform fikirlerini anlıyor, işleri daha verimli hale getiriyor, bazı sistemleri dijitalleştiriyor ve özel sektör işletmeleri için vergi teşvikleri oluşturuyor,” ifadelerini kullandı.
ARŞİV: Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sissi'nin destekçileri, Kahire'de Sissi'nin resminin bulunduğu bir posteri tutarken orduya destek sloganları atıyor, 25 Ocak 2017. AP Photo
Fishman, ekonomiyi reforme etmenin, ordunun siyasetteki rolü de dahil olmak üzere çeşitli faktörler nedeniyle “Sisi’nin bir gecede yapabileceği bir şey olmadığını” söyledi.
Fishman ayrıca, askeri ekonomik hâkimiyete yönelik endişelere rağmen, Körfez ülkeleri ve AB’den gelen yardım ve yatırımların Mısır’ın bir ölçüde rahatlatılmasına olanak tanıdığını da belirtti.
Euronews’in görüştüğü birçok isme göre, ekonomiyi serbestleştirmenin önündeki bir diğer büyük engel ise ordunun gerçekte hangi alanlarda mali paya sahip olduğuna dair tam bir belirsizlik olması.
Fahmy, bu durumu şöyle özetledi: “İnsanlar Mısır ekonomisinin ne kadarının ordu tarafından kontrol edildiğini öğrenmeye çalışıyor. Bence yanlış soru bu. Kimse bilmiyor. Onlar bile bilmiyor.”