Var Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı; Selahattin Demirtaş Yeni Kürt Lideri mi Olacak ?
Hegel’ci yada klasik diyalektik zannımca bu sıralar tüm kurumları ile çökmek üzere. Hatta ütopyanın fikirlere olan kocalığı da yerle bir oldu.
Son yıl içerisinde meydana gelen terör ve tedhiş eylemleri akli tüm yolların kapanmasına neden oldu.
Durum o kadar vahim ki denenmişi yapmaktan dahi kendimizi alamıyoruz.
Bir önceki yazımda yaptığım çağrıya öyle görünüyor ki memleketin bir çok sathından hemfikir olma babında destek var.
Lakin içselleştirmekte başarısız olduğumuz bir çok tutum , alışkanlık ve davranış farklı sonuçlar vermeye hazır gibi.
Şiddet sarmalı bizi öyle yerlere çekiyor ki farkına varmadan otomatik tavırlar ortaya koymamıza neden olabiliyor.
Engellendiği söylenen onca bombaya karşılık engellenemeyen kısmı bu kadar can yakıyorsa birileri bize ne ile karşı karşıya olduğumuzu açıkça söylemeli.
Yoksa bu yaratılmak istenen kaos hangi müsebbibe dayandırırsak dayandıralım bize rehberlik etmez.
Tekrar bir Ergenekon yaşamak yada bizi oradan çıkaracak Asena’yı beklemek ham hayalden öte gitmez.
Zahiri şartlar anormal kutsamalar eşliğinde bizi çok farklı yolara sevk etmek üzere kurgulanmış gibi görünüyor.
Tüm dinamiklerin aktörlerine bakınca görünen o ki bu tüm işleyiş Recep Tayyip Erdoğan ve Süleyman Soylu’nun üzerine bırakılarak tek başınalık sendromu ile çözüm üretilemeyeceği anlayışını bilinç altına sürükleyip oradan tahrik ettikleri yolu ile ihkak-ı hak prensibinin terörize edebileceği ortamları oluşturma çabası olarak değerlendirilebilir.
Kanun ve uygulayıcıları dahil her kesimin dikkati bir şekilde dağıtılıp saman altından su yürütme gayreti olsa gerek.
Nasıl ki iç ve dış birçok sıkıntı ile uğraşanlar birden bire başkanlık tahriki ile farklı mecralarda farklı olayları aynen oraya bağlama gayretine düştü , hiç gözden kaçmıyor.
Niyet sorgulama gibi bir derdim yok fakat bu süreç kendi malumunu yaratabilir.
Barış havarisi görünen bir siyasi karakter % 3,8 oy oranı olan ayrılıkçı siyasi hareketi onbeş yılda % 13,1 çıkarabilme başarısını gösterip de bu gün kendisine mikrofon tekrar uzatıldığı yerden aynı söylemi tekrarlarsa , içinden çıkılmaz tercihlere sürüklenmemiz kaçınılmaz olabilir.
Nasıl ki 28 Şubat süreci kendi kahramanını yarattı ise beklide 1990 ların sonucu çözüm sürecini dayattığı gibi korku , endişe ve pompalanan çaresizlik de kendi kahramanını yaratabilir.
Hiç beklemediğimiz bir anda tercihler tekrar Selahattin Demirtaş’a yönelebilir.
Güney sınırlarımız ötesini elinde tutma yada etkin olma konusunda güçlü olan ABD ve diğer uluslararası hegemonya tüm var olan alanlarımızı daraltma gayretinde olurken bizim mutlaka mevcut üzerinde birleşme gerekliliğimizi münasip bir dille anlatmamız zorunludur.
Bakın bu günlerde Halep üzerinden İHH eli ile yürütülen devasa bir operasyon var.
Aslında bu özgüvenimizi artıracak bir eylem.
Fakat bu dahi günlük terör faaliyetlerine feda edilerek gündem halk tarafından yakalanamaz hale getiriliyor. Dayatma gündemler beklediğimiz değil hiç beklemediğimizi önümüze koyarsa hiç şaşırmayalım.
Yaşlanan beklide ölmek üzere olan Abdullah Öcalan yerine yeni bir lider kazanmanın çabasına kınalı kuzularımızı helak ediyorlar da biz ayıkmayalım diye cambaza bak oyununu mu oynatıyorlar?