Tommiks Texas’tan Ktap Dünyasının Derinliklerine

17 Haz 2016 - 23:27 YAYINLANMA

Teknolojinin son zerremize kadar nüfuz ettiği günleri yaşıyoruz. Her yanımız, teknoloji harikası aletler, makinalar ile doldu. Yıllar önce hayal bile edemeyeceğimiz ürünleri yaşlısı genci herkes kullanır oldu. Bir reklamda da dediği gibi telefonunuz, eviniz, arabanız hatta buzdolabınız bile akıllı. Bu kadar akıllı cihazların arasında bizim aklımız da aynı gelişmeyi gösteriyor mu acaba.. Hatta bırakın aklımızı ruhumuz, davranışlarımız, fikrimiz, yaşam tarzımız eş zamanlı gelişiyor mu diye merak ediyorum aslında.

 

Bilgisayar ve iletişim teknolojisi sanayi ve işyerlerinden sonra çok kısa süre önce artık evlere ve ceplerimize girdi. Telefonuna gelen mesajları, sosyal medya hesabındaki gelişmeleri anında takip etmeyen çok az kişi kaldı. Mailler artık bilgisayardan değil cep telefonundan takip ediliyor. Herşey bu kadar internet ve teknoloji üzerinden giderken bizim insanımız ne âlemde? Yani kitap okumayı bırakıp mail ve sosyal medyayı takip eden, atalarından gelen bilgi birikimini, kitapları, neşriyatı bir kenarda bırakan bir nesil mi yetişiyor dersiniz? Kütüphanenizdeki kitaplara en son ne zaman dokundunuz? Sanırım ev temizliği yapılırken veya evde eşyalar düzenlenirken akla geliyor. Kitaplar havalandırılıyor ya da yer değiştiriliyor. O sırada ele gelen bir kitap bizi çok derinlere götürebiliyor. Okumayı çok istediğim işte o kitap artık elimde diye seviniyoruz. Hızlıca elimizdeki temizlik malzemelerini bir kenara bırakıp kitabı okumaya koyuluyoruz. Birkaç sayfayı bir çırpıda bitiriyoruz bazen. Sanırsın bir oturuşta bitireceğiz kitabı. Sonra ne mi oluyor. Sıkılıyoruz. Telefon çalıyor. Mail ya da mesaj geliyor. Telefonu elimize bir alıyoruz, sonra o çok sevdiğimiz kitap yine eski yerine konulabiliyor.

 

Hunharca kitap okuyanlara hep özenmişimdir. Dur durak bilmeden, neredeyse çıkan her kitabı okuyan arkadaşlarım hep ulu Google ya da bilge birisi gibi gelmiştir bana. Sanki ne sorsan söyleyiverecek gibi. Bizim kitap alışkanlıklarımız lise yıllarından kalma. Klasikler, yerli romanlar, hikayeler vs.. Biraz da TomMiks, Texas.. Ders kitabı arasına çizgi roman sıkıştırmış, gizli gizli okumuş bir neslin çocuklarıyız biz. Hiç unutmam mahallemizde bir Halk Kütüphanesi vardı. Evdekiler beni top peşinde koşturduğumu sanırken ben gizli gizli mahalle kütüphanesine gider kâh ansiklopedi, hikâye kitabı okur, kâh çizgi romanlara bakınırdım. En çok da Ten Ten’in hikâyelerine bayılırdım. Kitapçılarda parayla bile bulamayacağımız kitaplar, romanlar, dergiler bedavaya sunulurdu yaşımın küçüklüğüme bakılmadan. Koca koca insanlar raflardan sanki bir mücevher seçer gibi kitapları aldıklarını hayranlıkla izlerdim.  Görevli abiler, ablalar çok severdi beni. Herkes haylazlık peşinde koşarken benim neredeyse masayla aynı boyda olduğum yıllarda yerimiz bir başkaydı onların gözünde. Ne de olsa küçük yaşta kitap okuyan birisini bulmuşlardı. Bazen de evde okumam için kitap, dergi bile verirlerdi. Erken yaşta kitap okumanın çok faydasını gördüm yıllarca. Bugün hatırlayamasam da ne kadar teşekkür etsem azdır o görevlilere.

 

İnternet o kadar da zalim bir mecra değil tabi. E-Kitap siteleri var çokça.. Hangisine baksanız çok değerli kitapları bulabilirsiniz. Size tavsiyelerde bulunup ukalalık yapmayacağım. Ancak yakın tarihi anlatan, tanımmış figürlerimizi her yönüyle ele alan kitaplar var. Bir traliçe tatlısı kıvamında tüketeceğiniz romanlar var mesela. Yerli yada yabancı olması önemli değil. Hatta üşengeçlik yapıp kitapçıdan almadan e-kitap da okuyabilirsiniz. Asıl olan okumaktır. Tabi ki doğru kitabı okumak.. Zaten bize gönderilen ilk emir “Oku!” değil midir?

Bazen televizyonlardaki bilgi yarışmalarını izliyorum. Bakıyorum filinta gibi gencecik delikanlılar, genç kızlar. Falan üniversitenden mezun, filanca ülkesinde masterlar, MBA’lar, hatta doktora yapanlar var. Hepsi afili okullardan mezun olmuşlar. İyi de işleri var çoğunun. Yarışmanın en başında, sokaktaki eğitimsiz diyeceğimiz kişilerin dahi çok rahatlıkla cevap verebileceği sorularda takılıp elenebiliyorlar. Bazen de yarışmanın orta yerinde bir soru geliyor, gereksiz yere hemen joker haklarını kullanıyorlar. Yarışmadan kısa bir önce çalışıldığı belli sanat sorularını, kitap isimlerini bir çırpıda biliyorlar. Ama anlaşılıyor ki o kitabı hiç okumamış. İsmini ezberlemiş, yazarının yedi ceddini yutmuş, basıldığı yeri, çıktığı kitapevini, yılını bile biliyor ama içeriğinden bihaber. Seyirciler arasında belli bir yaşa gelmiş ve belli bir görgüye ulaşmışlar hatta sunucu da bile, bunu hemen anlıyorlar. Suratlarda hafif alaycı ama haklı bir ifade beliriyor. “Yazık, bu soruyu bile bilemedi” der gibi.

 

Ayrıca okumak, insana sadece bilgi yüklemek için değildir. Bizi diğer canlılardan ayıran özellik düşünebilmemizdir. Biz tefekkür edebiliriz. Öğrendiklerimizle değil sentezlediklerimizle amel ederiz. Doğruyu yanlışı ancak bir insanoğlu ayırt edebilir. Yoksa gözünüzün önüne gelen birçok test vardır şimdi. Yuvarlak kare üçgen şekilleri ilgili yuvaya yerleştirmeye çalışan diğer mahlukatların görselleri gözünüzün önüne gelmiştir. Bize lazım olan tefekkür eden okuyucular yetiştirmektir.  

El hasılı, okumak iyidir. Okumak kadar okumaya vesile olmak da iyidir. Nerede ve hangi imkânlar ile yapılıyorsa Rabbim sayıların artırsın. Kalın sağlıcakla.. Selam ve dua ile..

 

 

                  

 

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: