Seçim
Her seçim sorumluluktur; bir seçimin birden fazla sorumluluğu olabilir.Zaman, koşulların biriktirdiklerinin tamamını göremeyiz, olası etkilerde tümel davranışları hesaplayamayız.Bir seçim her şeyi değiştirebilir. Bilirsiniz, “birer, bir at, bir nal savaşın kaderini tayin edebilir.” Sözü yaygındır. Öz olarak sonuçları olmayan seçim yoktur.
Yaşamın her anı, ayırtında olalım, olmayalım; seçelim, seçmeyelim; katılalım, katılmayalım seçimdir. Her seçim zamanını yaşayan kişi, diğer zamanlarda sonuçlardan etkilenir. İletişimin hız kesmeyip bulut eşliğine geldiği günümüzde an’a karşılık gelen seçimlere katılmamız arttı.
Araç, gereçlerimizin hızı arttıkça, yaşamın doğal seçimlerine paydaşlığımız artıyor. Ne oluyor o zaman, diye düşünmüyoruz bile!? Öylece tuşlarla katılıyoruz. Bunların sonuçları da eş etkili, hızlı, çabuk, değişken oluyor.
Tasavvufun dur duraksızlığı hep ilgilimi çekmiştir.Yeterince “tarif edilmiş”, biçilmiş, koşullu beden, tip, yetenek; koşullar içinde açılacak hava alınacak pencere olarak görüyorum tasavvuf denilen edepli hayal fıkhını.Çoğunlukla sıkıntılı günlerimden birinde önüme çıkan Geylani kitabını öylece karıştırdığımda aşağıdaki ayet ve açıklamasına rast geldim. Trafikte şeritinde giderken, birden önüne çıkan aracın plakasını okuyup, barkotlu mesaj olarak görmem gibi.
(20: 41), “ VasTana’tüke li nefsi /seni kendime yetiştirdim.”Taha suresi, kırk birinci ayet. Yeni günün güneş batışıyla başlatan anlayışa göre, saatin 20:41 suları, çocukluk dönemlerini gösteriyor.
*
Musa peygamberin görevlendirilmesinin arka planının “İtirafı”dır bu ayet. Yalnız Musa peygamber mi yetiştirilen; sanmıyorum. Tanık olduğumuz her şey, benzeşimle özel olarak bizim içindir. Koşulların (vasatın) yöneten etkisi irade sahiplerini büker, yönlendirir.
Yaşam programı mikrodan makroya tüm zamanlarda bize eşlik ediyor. Ayırdında olduğumuz şeylerin altında; yapabildiklerimiz,yapamadıklarımız; seçtiklerimiz,seçemediklerimiz; beğendiklerimiz,beğenmediklerimiz… Sözü edilen “yetiştirmenin” patronluğunda gerçekleşiyor.
Kitabın ortasından deyişle sanki (ifade nezaket refüjünü aşmasın), çoban etkisindeki sürü “üyeliğini” anımsatıyor. Sadece anımsatıyor; kendisi değil!. Zaten hayvancılığın üstü çiftçilik aşaması, ilişkide güdücülüğü “nezaretçiliğe” yükseltiyor.
Varlık, zamanda yaşıyor; zaman, varlığın olma koşuludur. Aynı zamanda varlık zamanın gıdasıdır. Benzetimle cansız, canlı; canlı düşünen; karar veren, işleyen, bilen aşamalarında alt düzey üst düzeye gıdadır. Ortaya çıkan gelişimini sürdürdüğünden üst aşama için görülmeyendir.Görülen hal üst aşamanın embriyonudur.Burada “korkulacak şey yok!” mu demeliyim?

Bağlam,
Bağlamsız şey yoktur. Bağlamını gördüklerimiz, göremediklerimiz vardır. Gördüklerimiz düzeyimizdir; boyutumuzda belirgin işlevsel olandır. Diğerlerinin işlevini olgularda seçemeyişimiz etkisizliğini göstermez.
Toplum, birey arasındaki ilişkide de görebiliriz bağlamı. Bireyin özellikleriyle öne çıkması bağlamını yok etmez; özellikleriyle öne çıkmış bireyler, etki ettiği özellikleriyle, görece etkisiz çevresine bağlanır. Bunalıp, “çekip gitmek isteyenler” buna dahildir; bağları sadece önceki ilişiklerine göre gevşek, az yoğunlu olmuştur.
Cümlenin gelişi, gidişi; bağlamı, amacı…Bunlar, “fast food” muhataplar içindir; satın alırlar, kadir bilmezler üstüne doymayıp şişerler. Yorum yeteneği, bağlam değneği kullanmaz; çünkü gözü görüyor, eli ayağı tutuyordur.Ayrıca akıl, benzetmeyle sorguyla yaşar.
Bektaşi’nin “…namaza yaklaş mayın”dan salat firarı aklınıza geldi mi? Benim geldi. “Kendini bilmezken namaza yaklaşmayın”, olacak. İlla “kendini bilmezken” i bilmemiz mi gerekiyor; onca namaz önerisi varken. “İçki içmeyin”. Bunlara kim muhatap, aklı olan; ayırt eden değil mi?! İnsanın sorumluluk düzeyinde akıl; düşünme,kıyaslama, ayırt etme, karar verme, işgörme… yetileri, varlıkla beslenen zamanın etkisi kadar kapsayıcıdır.
Bir namaz var kılınan, diğeri yaklaşılmayan; zina gibi yani. Bu bağlam mıdır? Yoksa farkı, fark etme yetisi midir? Farkı fark etme düşünmenin sürmesiyle olur: “Bir kerelikle bir şey olmaz,” da buna dahil. Çünkü bir kerelik, başlanmış olandır.
Hedefe kilitlenme,
Abdulkadir Geylani, hicri 4 Zilkade 545, Miladi 1150 medresesinde Musa peygamberden söz ederken 20:41 değinmiş: “Ey okuyucu beni hak benliğinle oku.Yer gök ehlini bir yana at. Yalnız beni gör; böylece bilgini artırmış olursun.Bildiği ile amel edene Hak tarafından kapı açılır. Bu kapı kalp yönünden açılır; Hakka oradan varılır. Bu bildiği ile iş tutanın halidir. Dedikodu ile gününü günleyen, bu halden mahrumudur. Sen böyle yaptıkça, bilgini dünya uğruna harcadıkça eline bir şey girmez. Dıştan iyi görünse bile içi bozuk olur.
Allah kullarından birine hayır dilerse bilgi verir; sonra amel, ihlas nasip eder; iyilik verir, kendine yaklaştırır; irfan nasip eder, kalp bilgilerini öğretir, sırları çözdürür. Bunu yalnız o kula yapar. Bu halde başkasının iştiraki yoktur. Artık o kul sevilmiştir. Musa peygamber gibi yalnız Hak varlığının malı olur: 20:41.
Yani benden başkası seni meşgul edemez. Şehvet duyguları, geçici tatlar, zevkler seni benden alamaz. Yer, gök benim katımda söz sahibi olamaz. Cennet seni doyuramaz, ateş seni korkutamaz.Mülkün sende kıymeti yoktur; yokluk seni düşündüremez. Hiçbir bağ seni benden çekemez. Benden başkası seni meşgul edemez. Her hangi bir şekil seniz, eylendiremez, bana bedre olamaz. Hiçbir yaratığın bende hakkı yoktur. Tabii istek, şahsi duygular burada yer alamazlar.”
Musa peygamberin seçilmesi, vasatından, yetiştirilmesinden; iç yapısı, koşullarında süren bir seçim. Bütün aşamalarında iş göreceklerine yönelik değerler kazandırıyor. Görevlendirmede eğitim de var. Seçilen seçenin örtük, açık amaçlarını gerçekleştirirken; yerine getirdiği her görevde seçene yaklaşır; görev, giderek seçen olmaya evrilir. Seçilen, seçim amacıyla koyulduğu seçimleri aşarak ilk seçene yaklaşır.Tabiatındaki seçilmişlik, örtük olarak kendine ulaşan seçene dönüşecektir.
Aklıma İblis geldi. Laboratuarda hastalıklarla ilgilenen biyogenisler bunu yapıyor. Tıp hastalıkları çözerek aşarak ilerlerken, hastalık yapıcılar da ilerliyor.Antibiyotik bir noktadan sonra hedef mikrobun gıdasındaki çeşni oluyor.
Siyasal seçim,
Gelelim bugüne. Konu siyaset; temsil, seçme, seçilme; demokratik sistem. Seçen, koşulun sunduklarından seçer. Seçim ilerlemek, rahatlamak; kurtulmak, kaçmak vb amaçlarla için yapılır. Aynı zamanda seçim, eşit benzerler, etki edilenler arasından yararlanmak için yapılır. Bu sarmala evrim diyoruz.
İnsanlık, önce yaşamını sürdürmek, sonra geliştirmek, beraberinde güvenli olmak için seçme yapmak zorundadır. Bu yapa geldiklerimizle kaybettiklerimiz, kazandığımız mevzilerle evrimleşiyoruz.

Eşit olanı seçtiğimizde, eşitliğimiz sürmeli. Seçimin olumlu etkisi seçilenden değil, seçenden başlamalı. Demokrasi, seçenin iktidarı değil midir? Seçim yapan, seçilene hakim olmalı; onun işlerliğinde özne olmalıdır. Seçilen bu işlerlikte gizli özne, zamirdir. Demokrasinin günümüzdeki modelleri geliştirici özgürlükle gelişecektir. Özgürlüğün geliştirici olması, sizi yanıltmasın; cansız maddenin canlı olma azmi ne ise özgürlüğün gelişmeye yönelişi öyledir; doğaladır, evrensel akışa uyumludur.
“Tarihin sonu” bulgusu yanılmadır; sosyal aşamalar son değil, gelişmişimin kademesidir. Demokrasi canlının evrimleşmesi gibi gelişecek; sonunda kişinin kendisi için istediğini diğerine isteyecek düzeye ulaşacaktır. İlahi metinlerdeki iyilik önermeleri bunlardan söz ediliyor.
Seçilenin görevini tam anlamıyla yapabilmesinin önünde bir çok engel olduğu biliniyor; engeller her zaman vardır. Demokrasilerde seçen, kendisinin göremeyeceği, kendisini ilgilendiren işler için seçimler yapıyor. Görülecek işlere yönelik seçen, seçilen her şeye hakim değil. O zaman seçmenin elinde iki veri kalıyor. Birincisi, iş bileni seçmek, ikincisi ahlaklısını bulmak. İşbilen seçilmek isteyebilir, ahlaklı olan ise geride durur; yükümlüğün çoklu (dünyevi,uhrevi) hesabından çekinir. Seçmenin seçimi sürekli kılması; seçilenin işini aksatmadan yapabilmesi temsili yönetim için ideal olandır. Demokrasi etkilenenlerin her alanda , sürekli seçim esasını hedefler. İkincisi, denetimdir.İşin zor tarafı da diyebiliriz. Denetim işin neredeyse “melekut” alanıdır. İstismarı, suçu, telafisi imkansız zararı tereyağdan kıl çekercesine tespit etmek; engellemek için yargıya sunmak; aynı zamanda , ahlaklı işbilenin kabul edilebilir kanısını kazanmak. Oldukça zor görülüyor.
Günümüzde gelişmelerin sıçramaya dönüşmesini engelleyen en önemli sorunlar yukarıda sayılanlardır. İstismarlar bürokratik labirentlerin kaynağı oluyor; sonra o labirentlere intibak edip, labirentsiz yaşayamıyor.
Son söz
Seçim, seçme özgürlüğü, seçimde isabet gelişmişliğin göstergesidir. Her şey seçerek gelişir, özgürleşir; daha iyi seçim koşullarına ulaşır.Seçmeden edindiklerimizi saymayacağım. Diğerlerini kişisel, toplumsal, yönetimsel olarak artırmaktan geri durmayalım.
Doktorumuzu, giyimimizi, rengimizi, ne yiyeceğimizi, nerede okuyacağımızı, okulumuzu, arkadaşlarımızı, işimizi, eşimizi, yediklerimizle hastalıklarımızı seçmediklerimizin elverdiği kadar seçiyoruz. İleride Devletimizde askerlik yapacağımız ordumuzu, ahlaki okulumuzu, siyasal başkanımızı, yerel idarecilerimizi, anlaşmazlıklarda hakemimizi, yargı görevlilerini… seçeceğiz.