Ön Yargı Kime Ne Kazandırır ki?

21 Eki 2017 - 09:48 YAYINLANMA

 

Ön yargı bir kimseyle ya da şeyle ilgili olarak, belirli bir olaya, dayanan, önceden edinilmiş olumlu ya da olumsuz yargı, kanı anlamına gelir.

 

Ön yargı, kimilerine göre emniyet supabı , kimileri içinse paranoya boyutuna dönüşebilir. Ön yargı, bilgi edinmeden ya da inceleme yapmadan, herhangi bir konuda yetersiz, hatta düşsel kanıtlara dayanılarak oluşan yargı ya da kavramlardır. İnsanların, başka insanlar ve gruplar hakkındaki fikir, davranış ve tavırlarından oluşur.

 

Ön yargıyı, bizler sosyalleşme sürecinde öğreniriz. Ailemizden, öğretmenlerimizden, arkadaşlarımızdan, çevremizden etkileniriz.

 

…..

 

Ön yargıyı  kısa bir öyküyle anlatalım:

Uzaklarda bir köyde, kocası, çocuğu doğmadan ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın kendisine arkadaş olması açısından dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başlar. Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz. Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, oldukça uysallaşır. Bir kaç ay sonra kadının çocuğu doğar. Tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak zorundadır.
 


Günler geçer ve kadın bir gün bir kaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kalır... Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardır. Aradan biraz zaman geçer ve anne eve gelir. Gelinciği ve kanlı ağzını görür. Anne çıldırmışçasına gelinciğe saldırır ve oracıkta öldürür hayvanı. Tam o sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyulur. Anne odaya yönelir... Ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış yılanı görür.

…..

Ne korkunç bir son öyle değil mi?

….

Ön yargı; insanları sınıflandırır, insanda basmakalıp yargılar oluşturur, insanlar arasında sosyal uzaklık yaratır, insanlarda aşağılık duygusu oluşturur, insanlar arasında düşmanlık duyguları yaratır. Böylece, olgu artık paranoya aşamasına dönüşür zamanla.  Objektif bakamayız olaylara, durumlara. Çünkü, gözlerimize perde çeker ön yargı. Kendini, kendi çizdiğin sınırlara hapsetmektir. Kendi özgürlüğümüzü kısıtlamaktır.

…..

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Ak Saray’da  40. Muhtarlar toplantısında şöyle bir ifade kullanmıştır: “ Kürt’üm demek en tabi hakkındır, ama Kürtçülük yapmak hakkın değildir. Türk’üm demek en tabi hakkındır ama Türkçülük yapmak hakkın değildir. Çünkü bunlar bölücülüktür.”

Peki, bu sözlere Meral Akşener’den tutun da, Aydınlık gazetesi yazarı Sabahattin Önkibar’a kadar neden çığ gibi büyüyen tepkiler verilmiştir?

 

Sayın Akşener, sosyal medya hesabından “Sayın Cumhurbaşkanı keşke yüz sayfa Türk tarihi ve dünya tarihi bilseydi. Gaspıralı ve Atatürk’ü anlasaydı. Türkçülüğün manasını idrak ederdi. Yazık” şeklinde neden böyle bir paylaşım gereğinde bulunmuştur? Atatürk, ayrımlaştırıcı bir düşünceye sahip değildir ki.

 

Öte yandan Sayın Önkibar, “Türkçülüğü PKK gibi gören Cumhurbaşkanı “ başlıklı yazısıyla neden ötekileştirici ve sınıflayıcı, yani Kürtler eşittir PKK’dır şeklinde bir tutum sergilemiştir?

 

Aslında, Sayın Erdoğan bu kurduğu cümlelerle insanlara birbirinizi ötekileştirmeyin demek istememiş midir? Neden, bu kadar iyi niyetle söylenen sözlere bu kadar sert bir şekilde ötekileştirilerek karşı çıkılmıştır? Bunun tek basit cevabı var: Ön yargı.

….

Einstein'in şöyle bir sözü vardır: “İnsanlardaki ön yargıyı parçalamak benim atomu parçalamamdan çok daha zor"

 

Evet, ayrımlaştırmadan, ötekileştirmeden, nefretten, aşağılamadan uzak durmak; -culuk, -çülük yapmak kime ne kazandırır ki?

 

Kısaca, ön yargı kaybettirir,  gereksiz bir tutumdur ve paranoyadır.

 

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: