Ölüm Üzerine Bir Yazı
Ölümün kutsanması bu güne has bir mevzu değildir.
Genelde doğal yada doğa üstü hadiseler karşısında insanın kendini yada bir diğer varlığı öldürerek mevcut halden kurtulabileceği sanısı ile baş vurduğu yöntemdir , ölmek yada öldürmek.
Elbette ki bu vahim hali meşrulaştırmak için buna bir kutsiyet atfetmesi gayet adiyattan bir mevzudur.
İlkel inançlarda kutsal sunaklarda insan kurban ederek yada hiç olmazsa Allah’ın yarattığı bir mahlukatı öldürmek suretiyle amaçlanan gayeye matuf bir uygulama olmakla beraber bu gün ölümler farklı olmayan anlamlarda modernizme direnircesine kutsanarak en ilkel duygular tatmin edilmeye devam edilmektedir.
Özelde bizi ve coğrafyamızı çok ilgilendiren şekli ile insanlar kutsiyet kavramına dahil edilmiş sonuç itibarı ile muğlak olan bir hedef uğruna telef edilirken , şehitlik kavramı ile meşrulaştırılıp kutsanarak akan kan sahipleri birey hükmünden çıkarılıp sayıya dönüştürülmektedir.
Muhammed Aleyhisselam tebliğ döneminin başında ve olgunluk devrinde işaret ile bile olsa ölümü asla kutsamamıştır.
Öyle olsa kendi oğlunun ölümüne ağlar mıydı?
Yada Kuranın hayatı kutsadığı kadar ölümü de kutsaması gerekmez miydi?
Ölüm meselesi Kuranda kutsal olan yaşamın en nihayetinde de sonlanacağı gerçeğinin karşılığı olarak insanlara sunulan bir sınav değerlendirmesinden başka bir şey değildir.
Eğer bu ölüm bu kadar kutsal olsaydı ve ulaşmak isteyen herkesin hemen ulaşabileceği bir yerde tutulsa idi , en kutsal ölüm olan şehitlik İslam dininde hemen peygamberliğin arkasında bir mevkiye çıkartılır mıydı?
İnsanlığın gelmiş geçmiş yaratılış ve var olan sayısına bakılınca mevcut peygamber sayısı bir elin parmakları hükmünde bile değil.
Öyleyse kutsal ölüm olan şehitlik neden herkese nasip olsun?
Anlaşılıyor ki hareket alanı daralan tahakküm sahipleri amaca ulaşmak için ancak ölümü kutsamayı bir seçenek olarak görüyorlar.
Algısı daraltılan insanlarda çözümü kutsal amaçlar uğruna ölmek ve öldürmek dışında göremiyor.
Birde arkasına cenneti bağladığınız kutsal ölüm şehitlik verilince ohh ne ala.
Kutsal olan yaşam hakkını alan onlarca hadiseye rağmen en son olarak kendisinin ve bir başkasının yaşamını elinden alan çocuk , acaba hangi mertebeye ulaşacağını zannederek bu eylemi gerçekleştirdi?
Üstelik de sonuçları itibarı ile seksen milyon insanın hukukuna tecavüz ederek.
Kurani ve Muhammedi AS hiçbir kıstasın içerisinde yer almayan ölümü kutsama bu vahşi sonuçları veriyor ve verecek.
Eğer tersi olsaydı sabır ısrarla tavsiye edilmezdi.
Kutsal şehitlik ancak karşılıksız ve beklentisiz olarak savaş halinde Allah rızası gözetilerek olan olduğunu bize Kuran bildiriyor.
Anlaşılan odur ki “ artık maddi kılıç kınına girmiştir , medenilere galebe ikna iledir “ düsturu gereğince medenilere galip olamayan İslam dünyası müntesipleri birbirlerini katlederken dahi şehitliğin arkasına sığınmakta mahzur görmüyorlar.
İnsanların hangisinin daha güzel amel yaptığını deneyelim diye şüphesiz biz yeryüzündeki şeyleri ona ziynet yaptık. KEHF / 7.
Kim bir cana kıymamış yada yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir canı öldürürse , bütün insanları öldürmüş gibidir.Kim de onu hayatını kurtarmak suretiyle yaşatırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur MAİDE / 32.
Anlaşılan kim ölümü kutsayıp insanları bu uğurda kutsal ölüme davet ediyor ve kutsal olan hayat hakkını çalıyorsa aradaki fark gece ve gündüz kadar nettir.
Yaşasın hayat.