Kıbrıs İçin Türkiye İstikrarsızlaştırılıyor

14 Oca 2017 - 19:10 YAYINLANMA

Son yazılarımda özellikle geleceğimiz konusunda ki endişelerimi belirterek çok dikkatli olmamız gerektiğini savundum.

 

Bu sabah TRT Belgeselde bir Suriyeli göçmeni dinlerken içinde olduğumuz halin sürdürülmesinin nelere mal olacağını bir kez daha fark ettim.

 

Sizlerinde konuyu anlaması için tekrar tekrar bu konulardan bahsetmekten geri durmayacağım.

 

Suriyeli göçmen, olaylar başladığında kendi halindeki insanların devlet gücünün bu karışıkları bitireceği inancı ile normal hayatlarına devam ettiklerini ve bir gün uçakların evlerini bombalaması ile olayın farkına vardıklarını lakin, çok geç kalınmış olduğundan canlarını kurtarmak ve hayatta kalabilmek için yerini yurdunu terk edip İstanbul’a kadar göç ettiklerini anlattı.

 

Bu hikaye umarım hepimizin dikkatini çeker.

Memleketin son birkaç yıldır yaşadığı ve idare edilmesi çok güçleşen iç ve dış hadiseler başımızı kaldırıp da etrafa bakmayalım diye başımıza sarılmışa benziyor.

Çeşitli olağan dışı hamlelerle yönetenleri ve halkı korkutup bizi dehşetli olaylarla oyalarken elin oğlu sanırım amacına bir adım daha yaklaşıyor.

 

Daha önce yazmıştım, Cenevre’de kurulan tezgah, biz hariç herkesin bir merkezden hareket ettiği anlaşma zemini türlü hileleri içeriyor diye dikkat çekmeye çalıştım.

 

Bu son toplantı bir evvelkinden farklı olarak %1 lik toprak anlaşmazlığına kilitlense de aslında Annan planına uygun bir sürecin yürütüldüğü gözlerden saklanmak isteniyor.

Rahmetli Denktaş’ın %29'un biraz üzerine razı olduğunu beyan ettiği o süreç hiçbir zaman olması gereken %30 alt sınırını karşımıza çıkmayacak şekilde bir çeşit psikolojik sınıra bağladı.

 

Ben eminim güncel koşulların dayatması ile rahmetli Denktaş bu beyanatı vermiş olabilir lakin bu gün gelinen ve el altından sızdırılan haritalara göre Kıbrıs Rum tarafı bizimkileri %27 nin az üstüne razı etmiş görünüyor.

 

KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı %28,2 dışındaki teklife itiraz etti etmesine de bu bir anlam ifade etmeyecek gibi görünüyor.

 

Toprak kaybı her şartta gerçekleşecek.

Hele ki toplantının geleceği teknokratlara terk edildi ise sadece sınırların çizilmesi kalmış demektir.

 

Buna rağmen Rum tarafı nazlı gelini oynamakta mahsur görmüyor.

Sorun sadece Güzelyurt’un verilmesine kalmış görünüyor.

 

İşte tüm bunlar olurken bizim Suriye, Irak üzerinden ve son dehşetli darbe hadisesinden sonra sıkıştırıldığımız alan nefessiz kalmamız için oluşturulmuşa benziyor.

 

Doların hızlı tırmanışı bir çeşit terör eylemi iken üstelik de bunu yapanların tamamı yerli oyuncular olduğu halde diğer silahlı olanları da bu işin muhataplar tarafından ne kadar ciddiye alındığını ortaya koyuyor.

 

Şimdi başlayan FETÖ yargılamalarının seyrinden de anlıyoruz ki bize ait ne kadar ciddi mesele varsa sulandırılarak önümüze getirilmesinde kimse mahsur görmüyor.

Kişisel ikbal tehditleri belki bazı konularda palyatif olarak işe yarasa da gelecek tanzimi adına sonuç vermeyeceği aşikar oldu.

 

Aynen daha önceki Ergenekon ve Balyoz hamlelerinde olduğu gibi zaman ve enerjimizi tüketen olaylar iç karışıkların vesile edilmesiyle dışarıya ait hayati çıkarlarımız imha sürecine getirilmek istendiği gözden asla kaçmamalı.

 

NATO’nun Türkiye’ye müdahalesini tartışacak kadar arsızlaşan bir dünyaya biz kuva-i milliye tavrı ile bir duruş koyamazsak bu beni çok endişelendirir.

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: