İzmir'in Fetöcü Rektörleri ve AK Partinin Geleceği
Aslında üzerinde çok yazılıp çizilecek bir süreci beraberce yaşıyoruz. İşin neresinden bakarsan bak Fetö kimliğine bulaşmayan adam sayısı bir elin parmakları kadar kaldı. Yapılan her hamle mutlaka bir karşılık bulacaktır.
Birlik Vakfı İzmir Şube Başkanı Cüneyt Hoşcoşkun’u Ege Üniversitesi rektörlük makamına gelsin diye teşvik eden ve destek verenler, ondan alacaklarını alamayacağını anlayınca buda Fetöcüymüş diyerek onun gelmesi için el etek öptüklerine tekrar müracaat edip görevden aldırdılar.
Dokuz Eylül Üniversitesine Adnan Kasman’ı rektör olarak getirmeye çalışan guruba o vakit bu adam altı ay sonra sizi üniversitenin kapısından sokmaz demiştim de bana gülmüşlerdi. Şimdi ne oldu? Oraya genel sekreter olarak getirdiğiniz gariban din dersi öğretmeni Ahmet Cevdet Oral dünya kadar dalga dubarayla görevden alındı, getirenler vışşş bile diyemedi. Hatta YÖK’ün önünde verdiği pozu unutmak mümkün değil.
Beril Dedeoğlu rektör oldu, merak ediyorum odasına randevu almadan kaç kişi girebiliyor?Aslında randevu alabiliyorlar mı? Gelelim Katip Çelebi’ye. Elde bir tek orası kalmıştı en sonunda orayı da verdiler, umarım rahatlamışlardır. İşin garibi Bakırçay (Gediz) Üniversitesine de Menzil dergahından bir rektör atanmış diye duydum. Bakalım onu nasıl bir akıbet bekliyor?
Şimdi hadiselerin bu kısmını yazdıktan sora başka safhalara bakalım. Bütün bu üniversitelerde görev alan ve şimdilerde tamamı tasfiye edilmiş olan zevat aslında kendi gururlarına yenildiler. O makamlara ya hazır olmadan yada mağrurlar ile iş tuttukları için oturduklarından altından kalkamayacakları sonları kendilerine hazırlamış oldular. Bu süreçte ortalıkta gazeteci olarak benden başka bu mevzuları dile getireni görmediğim gibi, bu nasıl bir intikam hissi ise bana da bu işler ve bu insanlar lehine hareket etme diye tavsiyeler veriliyordu.
Yukarıda saydığım insanların içinde bir tek Cüneyt Hoşcoşkun ile yüz yüze geldik, o da basına verdiği kahvaltı vesilesiyle olmuştu. Bu işlerin bir başka cephesi de Galip Akhan’a yapılanın bir diğer damat vakası olması. Aslında burada beni şüphelendiren husus Ak Partide mevcut yönetimden uzaklaşan yada uzak duranların damatlarının Fetöcü çıkması hadisesi ya neyse, evham diyelim geçelim.
Hoşcoşkun rivayete göre Yunanistan’a kaçmış. Bu hal zımmen de olsa kendisine yapılan suçlamaların ikrarı anlamını taşır. Bir de sembol direniş cephesi Mazlum-Der’in PKK’lılara kaptırılıp İzmir şubesinin kapatılması vakası var ama bu konuda ki arkadaşlar pek fazla alıngan olmayıp cephelerini daha akçeli işlere çevirdikleri için o konuya hiç girmeyeceğim.
Gelelim meselenin Ak Partiyi ilgilendiren yönüne. Artık Ak Parti fiilen ikiye ayrılmış durumda. Bir arada olma görüntüleri tamamen zevahiri kurtarma çabası. Bu kanaate ulaşmamda ki en büyük neden partinin sanıldığı gibi köklü bir temele dayanmaması. Aslında son onbeş yıla kadar mağdur ve mazlum dini yapılar statükocu ve tekfir edici anlayışın hakim olduğu siyasi parti seçeneğinden uzaklaşıp üzerinde ittifak ettikleri bir birlikteliği yaşıyorlardı. Gülen yapısının yaptıklarından da anladığımız, kim devlete hakim olursa amacı tahakkuk ettiğinden diğerlerini yok edebilecek niyette. Bunu fırsata tahvil eden bir takım liboşlar meydanı boş bulup hem partiye sızdı hem de diğerlerini bir şekilde karar mekanizmalarından uzaklaştırarak söz sahibi olmalarını engelledi. Çeşitli kalem ehlinin yazdıklarına bakacak olursak en kral taraftar benim nidalarını duymak hiç birimizi şaşırtmaz oldu. Neticede olan Recep Tayyip Erdoğan’ın son beş yıldır birçok riski göze alıp yaptığı davranışlara göre etrafını saran omurgasızların aldığı şekillerdir.
En azından İzmir için söylemek isteyip de bir türlü söyleyemediğim 15 Temmuz gecesini anlatayım. Darbe kalkışmasının olduğu saatte tüm kamera kayıtları yeniden incelensin ki bir avuç meraklı ve benim gibi gazetecilik refleksi ile oraya gidenler hariç meydandakilerin tamamı ya polisti yada yoldan geçenlerdi.Gerçek kahramanları tenzih ederek söylüyorum, kahramanı çok olan o gecenin getirisini devşirenlerin önlerinde en son Galip Akhan hedefte idi. Bir çok saike rağmen istifası sağlandı ve alan boşaltıldı. Bakalım yerine kimler vaziyet edecekler? Çember adım adım daraltılıyor. Son referandum da İstanbul, Ankara ve bir çok vilayette Ak Parti seçimi kaybetti. Bu durum metal yorgunluğu konusunun hala anlaşılmamış olduğunu da gösteriyor. Eğer akıllar başa devşirilmezse bu cephe adına olan tüm kazanımlar kısa sürede kaybedilecektir.