Günah Ruhun Kiri, Tövbe İse Cilasıdır
Allah’ın çeşitli özellikler ve farklı güzellikler vererek yarattığı en mükemmel varlık insandır. Günahsız olarak doğan insan, iyi-kötü, sevap- günah olan davranışları yapabilecek yetenekte yaratılmıştır. İnsan ergenlik çağından sonra nefsine ve şeytana uyarak günah işleyebilir. Günah işleyebilen bir varlık olması nedeniyle Yüce Allah günahtan kurtuluş yolu olarak "tövbe kapısını" insanlara açmıştır. Her insanın tövbeye ihtiyacı vardır. Müslüman’ın günahlarına tövbe etmesi dini bir görevdir.
Tövbe sözlükte "dönmek ve vazgeçmek" anlamına gelir. Daha çok Allah’a dönme ve yönelmeyi ifade eden "tövbe"; günah ve hataların verdiği iç sancısı ve kötü huyları iyi huylarla değiştirmedir.Tövbe; insanın işlediği günahını anlayıp, onu bırakması ve Allah’a dönüp O'ndan, yaptığı kötülüğü ve işlediği günahı affedip bağışlamasını dilemesidir. Pişman olduğunu da belirterek günahtan vazgeçmesi yalnız Allah’a yalvarmasıdır.
Tövbe; kişinin şirk, küfür ve nifaktan imana, isyandan itaate, günahtan sevaba, yanlıştan doğruya yönelmesidir. Bu itibarla tövbe, imanın ilk makamı, hak yolculuğunun başlangıcı ve Allah'a ulaşma kapısının anahtarıdır.
Bu görev ömür boyunca devam eder. İnsan olarak günah işlemekten tamamen kendimizi koruyamayız. Ancak hatalarımız ve işlediğimiz günahlar bizi huzursuz eder.Bir çıkış yolu ararız. İşte böyle bir durumda Yüce Rabbimiz bize aradığımız o çıkış yolunu göstermiştir.Bize mutluluk verecek, günahların affına vesile olacak tövbe kapısını ardına kadar açmıştır.Yeter ki insan tövbe etsin, Allah’a yönelebilsin.
Yüce kitabımız Kuran’ı kerimde tahmini 68 ayette tövbe konusuna yer verilmiştir. Örneğin bir ayette“Allah Kullarının tövbesini kabul eden, kötülükleri affeden, yaptıklarınızı bilendir. Allah iman edip yararlı işler yapanların tövbesini kabul eder, lütfundan onlara fazlasını verir.Kâfirlere gelince, onlara da çetin azap vardır.” (Şura suresi, 25-26. Ayetler) İşte bu, Allah’ın, inanıp tövbeeden yaralı işler yapan kullarına,“De ki: Benbuna karşılık sizden, akrabalıktan doğan sevgiden başka bir ücret istemiyorum. Kim güzel bir iş yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.”(Şura Suresi 23. Ayet).
Başka bir ayette ise günah işleyenlerin, tövbe edip kendilerini düzelttikleritakdir de yine yüce Rabbimizin merhametlilerin en merhametlisi olduğu ve tövbeleri kabul edeceği belirtilmiştir. “Kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder, halini düzeltirse, şüphesiz Allah, onun tevbesini kabul eder. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir.” (Maide Suresi 39. Ayet)
İşlediğimiz her günahın bizim kalbimizde ruhumuzda bir leke oluşturup, günahlar artıkça bu lekeninde artıp bizim içimizi ruhumuzu teslim alıp kalbimizin kararacağı, hadis ile de belirtilmiştir.EbûHüreyre'den rivayet edildiğine göre, Allah Resûlü (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kul bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur. Bundan vazgeçip tevbeve istiğfar ettiği zaman kalbi parlatılır. Günaha devam ederse siyah nokta artırılır ve sonunda tüm kalbini kaplar. Allah'ın, (Kitabı'nda), 'Hayır, hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.' (Mutaffifîn, 83/14) diye anlattığı pas işte budur.”(T3334 Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, 83). Bu pas kalbin kararmasıdır.
Demek ki,Günah ruhun kiri, tövbe ise cilasıdır. Günahta ısrar, kulun ruhunu iyice bozar. Onun için Mevlânâ Celâleddin Rûmî de her insanı, her ne durumda olursa olsun mutlaka günah karanlığından, tövbenin aydınlığına şöyle çağırmakta; “Gel, gel, ne olursan ol, yine gel! Kâfir, Mecusî, putperest de olsan gel! Bizim bu dergâhımız umutsuzluk dergâhı değildir. Yüz bin kere tövbeyi bozmuş olsan da yine gel!”
Bizlerde ne kadar günah işlemiş olursak olalım. Allah’tan pişmanlıkla af dilemeli, günah işlemekten vazgeçmeliyiz. Birbirimizi kırmamalı, iftara atmamalı, kul hakkı yememeli, birbirimizin günahına girmemeli, sevgi ve kardeşlik bağlarıile bağlanmalı ve iyi güzel yaralı davranışlarda bulunmalıyız. Hepimizi yaradan Allaha karşı sorumluluklarımızın bilincinde olmalı. Etnik/mezhepsel ve ideolojimizden dolayı birbirimizi ötekileştirmemeliyiz.Yaratılanı, yaradan'dan ötürü sevmeliyiz.