Av Mevsimi
Cumhuriyetin 100 ncü yılana yaklaşırken memleket ahvalinde cereyan eden hadiseler tam bir av mevsiminin başladığının delili oldu.
Ne yazık ki kuşatılmışlığın verdiği acı, temsil kabiliyeti olanların yüzünde ayan beyan belli oluyor.
Tüm çabalar dehşetle tıkanmış olan yolları açıp bir Ergenekon misali çıkış bulabilme yönünde.
Bir nesli umutları ile yok eden ve adına Fetö denilen anlayış, aynı yolda giden ama onlardan farklı olduğunu söyleyen tüm yapıların aynası oldu.
Aslında aralarında ilke ve yöntem farkı pek yok.
Devletin devlet adamları ve seçilmişler tarafından yönetilmesi ilkesini kendi menfaatleri adına ayak altına alanların dahil olduğu anlayışı ve liderin şemsiyesi altına sığınanların analizini yapma gayreti ile yazımızı kaleme aldık.
Görsel, yazılı ve sosyal medya üzerinden manipülasyona çok açık olan Türk halkı henüz basiretini yitirmedi.
Devlet ricalinin resmi mitinglerine yada söylemlerine yapılan katkı ve katılım diğer oluşumların çağrılarında ortaya konmuyor yada çekimser kalınıyor.
Bu da bize bir önceki devasa hareket olduğu iddia edilen ve devleti ele geçirme özgüveni ile darbeye bile teşne olan yapıdan arta kalan senaryoların hala yürürlükte olabileceği kaygısını veriyor.
At izi ile it izinin birbirine harmanlandığı bu zaman dilimi bir av mevsimine dönüştü.
Nev zuhur karanlık tiplere emanet edilen medya kurumları tamda onlarla aynı kaynaktan beslenenlerce tüm kirliliği ile deşifre ediliyor , lakin çok küfreden her vakit kazanan oluyor.
Biz eskiden gerek İzmir’de gerekse Türkiye genelinde kim kimle iş tutar bilir yada tahmin ederdik.
Lakin kalemini satmayan ve her vakit sahip çıkanlar öyle bir ötelendi ki şimdilerde kime selam vereceğimizi bilemez olduk.
Sonuna kadar deklare ettikleri ilkelere savaş açmış kalemlerle hemdem olan siyaset ekipleri gözümüzün önünde bir sürek avının malzemesi oluyorlar ama farkında değiller.
Yada değer ve ilke sahibi olduğunu iddia eden kesimler öyle bir ego geliştirmişler ki çok çabuk kirli menfezlere düşebiliyorlar.
Geçtiğimiz gün bir çok STK’nın dahil olduğu bir protestoya katılım bende büyük bir hayal kırıklığı yarattı ki bunu kelama dökmek istemem.
Fakat işin başında olan akıl daneler bunu bir başarı olarak görmekte ve kapılarını kendilerinden başkasına açmayarak düzenlenen av partisinden kurtulabileceklerini zannetmekteler, ne acı.
Görmedikleri kanun taslağına imza atan vekiller yada hassasiyetleri olanların arasında rakı şişelerini açmaktan imtina etmeyenlere bakınca küpler doldurulmuş, mahdumlar emniyete alınmış, firara yatkın yollar tespit edilmişe benziyor.
Oysa üst üste gelen salvolar, çok büyük bir açmaza yönlendirildiğimiz kaygısını taşımamıza engel olamıyor.
Yerli ve uluslararası taarruza karşı Reisicumhur alenen yalnız bırakıldığını bu savaşı tek başına sürdürdüğünü söylerken bundan ders alması gerekenler şov icabı üç beş doları bozdurup reklam ederek mevzi almaya çalışsalar da saklamaya çalıştıkları miktarlar artık bilgisayar ekranlarında net görünüyor.
Oysa biz görmeden kanun teklifi imzalayanlara veya Cumhurbaşkanını yalnız bırakanlara yaklaşmaya gayret ettiğimizde muhteremler nevzuhur kimlikliler ile teşne olmaktan dost hüviyetindekileri göremiyorlar.
Belki de ömründe hiç olmadığı kadar milli olan Cumhur Başkanı sıkışmışlığı ima ederek destek beklerken yanında yöresinde olanların kimlerle iş tutuğunu sorgulamaya zamanı olmasa gerek.
Son tahlilde biz buradayız lakin onlar bu sürek avında üzerlerine çevrilen bu dehşet namlularından kaçıp nereye sığınırlar bilemeyiz.