Anka Kuşu
Arapça'da Anka, Farsça'da Simurg adı verilen; Türkçe'de ise, bu iki isimle ya da bu iki ismin birleşmesinden meydana gelen Zümrüd-ü Anka(Simurg u Anka) adıyla anılan, İslâm tasavvuf ve sanatında da önemli yer tutan efsanevî kuş, Anka kelimesi İbranice “anak” kelimesinden türemiştir. Anak, isim olarak gerdanlık, uzun boyunlu dev anlamlarına, fiil olarak ise gerdanlık takmak, boğmak, boğazı sıkmak anlamlarına gelir. Anka; uzun boyunlu, ismi olup cismi olmayan büyük bir kuştur.
Yüzü insan yüzüne benzer, boynu uzun, tüyleri renk renktir. Kendisinde her hayvandan bir alâmet bulunduğu ya da vücudunda otuz kuşun renk ve alâmeti olduğu, bu nedenle İranlıların Anka'ya Sirenk, Simurg dedikleri söylenir. Kırmızı ve altın renkli, uzun tüylü, güzel sesli ve erkektir. Bir rivayete göre dişidir. Tanrı sonra buna bir erkek yaratmıştır. Musa peygamber zamanında meydana gelen bu kuş, çoğalıp Necid ve Hicaz taraflarına yayılmıştır. Mısırlıların efsane olarak anlattıklarına göre Anka, kartal büyüklüğünde bir hayvan olup boynunun tüyleri altın gibi sarı ve kuyruğu beyaz ile karışık pembe renkli ve güzel gözlüdür. Gözle görülmeyecek kadar yüksekte uçan ve Kaf dağının tepesinde yatan Anka' nın ölümü ve doğumuyla ilgili çeşitli rivayetler vardır.
Görenin sonsuz mutluluğa ulaşacağı rivayet edilen Anka Kuşu, kuşların efendisi ve akıl hocası diye tabir edilir.
Çeşitli efsanelere göre Anka, insanlar gibi düşünür ve konuşur. Çok
geniş bilgi ve hünerlere sahiptir, kendisine başvuran hükümdar ve kahramanlara akıl hocalığı yapar. Tüyleriyle sıvazlayıp yaraları iyi eder. Kaf dağını aşabilmek ve göğe yükselebilmek için Anka'ya binmek gerekir.
Çeşitli dinsel, büyüsel etkileri olduğuna inanılan Anka ile ilgili inançlar, kaynağını eski Mısır inançlarından almakla birlikte, Çin'den İran mitolojisine ve Müslümanlıktan Hristiyanlığa kadar geniş bir inanç alanına yayılmıştır.
Hristiyanlar Phoenix adını verdikleri bu kuş mitinin yorumunu yaparak onu öldükten sonra yeniden dirilmenin simgesi yaparlar. Çinliler ise Anka'yı raks ve müziğin mucidi olarak kabul ederler. Yahudi inançlarına göre ise Anka, çocukları kapıp boğduğu için peygamber Hz. Musa'nın bedduasıyla yok edilmiş ve soyu kurutulmuştur. O günden beri yeryüzünde görünmez. Bir efsaneye göre beş yüz yıl yaşar. Dünyada her dönemde yalnız bir tane Anka kuşu olduğuna inanılır. Anka'nın ünlü Arap masallarından Bin Bir Gece Masalları'nda da sözü edilmiş, Anka ortaçağ Arap ve Fars bilim kitaplarına da girmiştir.
Anka adı verilen hayalî büyük bir kuş olarak tanımlanmakta olup Simurg kelimesi de "otuz kuş büyüklüğünde" anlamındadır. Simurg-ı ateşîn-per ve simurg-ı zerrîn-per tamlamaları ise, güneş karşılığı kullanılır. Simurg'la ilgili olarak ayrıca mitolojiye göre Kaf dağının arkasında yaşadığına inanılan bir kuş, Anka kuşu, masal kuşu, Zümrüd-i Anka, Ankâ-yı muğrib denilen hayalî bir kuş tanımları verilmektedir.
Elbruz dağında bulunduğuna inanılan Simurg'da her kuştan bir iz bulunduğu için Simurg denilmiştir. Bir başka söylentiye göre Simurg her kuştan bir tüy taşıdığı için vücudu bir kuşlar koleksiyonu gibidir, yüzü insan yüzüne benzer. Farsça'daki diğer adı da Sireng'tir. Simurg'un aslında bir kuşun adı olmayıp Rüstem'i yetiştiren olgun bir kişinin adı olduğu da söylenmektedir.
Bununla birlikte, efsanelere göre Zümrüt-ü Anka ölümüne yakın Kaf Dağı’na göç edermiş. Kuru dallardan yaptığı yuva güneş ışınlarıyla yanarak Simurg’u küle çevirir ve küllerinden yavru Simurg çıkarmış.
Simurg bilgi ağacında yaşar ve sonsuz bilgiye sahipmiş. Karşılaşılan her zorlukta ona akıl danışılırmış. Ne var ki, rivayete göre bir gün ortalıktan kaybolmuş. Kuşlar haliyle endişelenir, ne yapacaklarını şaşırırlar ve zaman geçtikçe Bilge Kuş Anka’dan umutların kesecekleri sırada, uzak ülkelerden haber gelmiş. Bilge Kuş’un altın tüyünden biri bulununca tüm kuşlar toplanıp Simurg’u aramaya başlamışlar.
Ancak, ona ulaşmak o kadar da kolay değildir. Çünkü, yedi dipsiz vadiyi aşmaları gerekecektir.
Sırasıyla;
-İstek Vadisi
-Aşk Vadisi
-Cehalet Vadisi
-İnançsızlık Vadisi
-Yalnızlık Vadisi
-Dedikodu Vadisi
-Ben Vadisi.
Hep beraber yola çıkarlar tüm kuşlar. Fakat yol zorlu ve uzundur. Yorulurlar, devam edemeyenler olur. Bülbül aşığını bahane eder geri döner, papağan güzel kuşlarınının ziyan olmasını istemiz, kartal gökteki krallığını bırakamaz. Sayıları gitgide azalır. Yedi vadi bitip Kaf Dağı’na ulaştıklarında sadece 30 kuş kalmıştır. (Simurg adı da buradan gelmiştir. Si: 30, Murg: Kuş)
Sonunda Simurg’u gördüklerinde ise Simurg’un kendileri olduğunu fark ederler; yani aslında kendileridir Simurg.
Nefsine hakim olan, körü körüne bağlanmayan, düşünen, kendini geliştiren, kendine ve başaracağına inanan, hep birlikte hareket edilmesi gerektiğini bilen, yalnız olmayı tercih etmeyen, dedikodu yapmayan ve en önemlisi egosunu eğiten kuşlar Simurg’muş.
Sonuç olarak,
Biz birbirimiz içinde Simurg olalım ki, dünya daha yaşanılası olsun.