Alemlere Doğan Nur (1)

13 Nis 2017 - 21:48 YAYINLANMA

Doğum günün kutlu olsun Yetimler padişahı!  Alemlere Rahmet olarak indirilen Efendim!

Mîlâd’ın 571  Fil yılı (Arapların takvim başı olarak kullandıkları "Fil Vak'ası", Peygamberimiz (s.a.v.)'in doğumundan 52 gün  önce olmuştur). Rebîülevel ayının 12.gecesi,  20 Nisan pazartesi gününü gösterdiği gün. Mekke’de gün ağarırken Peygamber Efendimiz, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) dünyayı şereflendiriyordu. Dört bir taraftan farklı farklı haberler geliyor, Kâbe’de Putlar baş aşağı düşüyordu. 

 

Yahudi Bilge, Rasulullah- sallallahu aleyhi ve sellem’in doğduğu gece, Allah Rasulü’nün dünyayı teşrifinin alâmeti olan yıldızın doğduğunu görmüş, Kureyş meclislerinden birine giderek:

“Ey Kureyş cemaati! Size söylediğim şeyi iyi belleyiniz! Bu gece ahir zaman ümmetinin peygamberi doğmuştur. Onun iki kürek kemiği arasında, üzerinde tüyler bulunan siyah sarı karışımı bir ben vardır” dedi. Bu gece içinizde çocuğu olan doğan var mı? diye sormuş.  Bunun üzerine o Mekkeliler şaşkınlığa düşerek araştırmış ve “Abdullah’ın bir oğlu doğduğunu,  O’na “Muhammed” isminin verildiğini öğrenirler,  Yahudi bilgenin evine gidip söylerler!”

Yahudi: “−Ben size haber verdikten sonra mı yoksa önce mi?” diye sorar.

“Önce doğmuş, dediler. Yahudi bilgenin İsteği üzerine onu Hz. Amine’nin evine götürürler. Hz.Âmine mübarek oğlunu onlara gösterir. Yahudi, Resulullah Efendimiz (s.a.v)’in sırtındaki Nübüvvet Mührünü görünce bayılır. Ayıldığı zaman, kendisine: “−Ne var, ne oldu?” dediklerinde, Yahudi bilge üzüntü içinde: “Vallâhi artık nübüvvet meselesi. İsrâîloğulları’nın elinden çıktı. Bu böyle yazılıdır. Araplar nübüvvetle büyük bir izzet ve şerefe erecekler. Ey Kureyş cemaati! Sevininiz, vallâhi siz, haberi doğudan batıya kadar ulaşacak bir kuvvete mâlik olacaksınız!” dedi. (İbn-i Sa’d, I, 162-163; Hâkim, II, 657/4177)

Resulullah (s.a.v)’in doğumuyla, Kâbe’deki putlar yıkılmış, Semâ ve Vâdisi’ni su basmıştır. Save gölü kurumuş, Kisrâ’nın sarayından 14 sütun yıkılmıştır. İranlıların, tapınaklarında bin yıldan beri hiç sönmeden yanan ateşleri sönmüştür.(İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 273)İşte Tevrat’ta ve İncil’de bile geleceği müjdelen, “Hz. İbrahim (a.s.)’ ın duası,  Hz. İsa(a.s)’ın müjdesi (saf  suresi:6),  Hz. Amine’nin rüyası gerçekleşmiş “Ahmet isimli”  kainatın efendisi  Gönüllerin sultanı kutlu oğul dünyaya gelmişti. Annesi Hz. Amine Ahmet ismini vermek istese de, Rüyasında Ona adını “Muhammed”ismini  koy denilmiştir. Hz. Amine doğum gerçekleştikten sonra Abdülmuttalib’e rüyasını anlattır ve oğlunu dedesinin kucağına verir. Dedesi torunun doğumunun yedinci gününde bir koç kurban edip ziyafet düzenleyerek ona “Muhammed” adını verir.  Ey Abdülmuttalib! Neden atalarından birinin ismini takmadın onu Muhammed diye isimlendirdin? Diye sorduklarında; ”Gökyüzünde Allah’ın, yeryüzünde yarattıklarının onu övmelerini istedim“ karşılığını verir. Kur’an’ı Kerimde Al-i İmran 144. ayet,  Ahzap 40. Ayet, Muhammed 2. Ayet,  Fetih Suresi 29. ayetlerde Hz. Peygamberin adı olarak zikredilen Muhammed ismi “ iyi vasıfları kendinde toplayan övülen“ manasına geldiği belirtilmektedir.

 

Alemlere Rahmet Olarak gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammedi (s.a.v) anlatmaya, hangi kelime yetebilir ki; Sadece insanlara karşı değil, bütün canlılara karşı sorumlu olduğumuzu bildiren yaşamımızı, düzene koyan, insan olmanın erdemini öğreten, bütün eksik ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’a ulaşabilmeyi, huzura varıp huzur bulmayı, yüce kitabımız Kur’an-ı kerimi bize nakış nakış açıklayan öğreticimiz, rehberimiz Peygamberlerin en üstünün, örnek ahlak anlayışını, insana verdiği değeri anlatmakla bitiremeyiz. Onu sevmek, onu anlamak kur’an’ı Kerimi özümsemek demektir. Nitekim, insan olarak bireysel anlamda şükür, takva, sabır, iffet, doğruluk,  dürüstlük ve çalışkanlık gibi ahlâkî değerlerin önemine vurgu yaparken, diğer yandan birlikte yaşamanın gereği olarak paylaşma, af, dayanışma, fedakârlık, insana insan olduğu için değer verme gibi erdemleri ön plana çıkararak toplumsal yapıyı güçlendiren  konulara önem vererek yaşantımızın şekillenmesini sağlamıştır. Bu anlamda birlik ve beraberliği, hayırlı ve güzel işlerde yarışmayı, akrabalara iyilik yapmayı, yoksullara haklarını vermeyi, iyiliği emredip kötülükten sakındırmayı, emanetlere riayet etmeyi, komşularla iyi geçinmeyi, adaletin gerçekleşmesini ve yaptığımız her işi en iyi şekilde yapmayı toplumsal ahlâkın temel özelliklerini öğretmektedir. Öte yandan öfke, kibir, kıskançlık, kin, gıybet, kınama ve başkalarının özel hayatını araştırma, insanlar arasında ayrım yapma, iftira gibi, kişiye ve topluma zarar verecek her türlü ahlâkî olmayan davranışlardan bizleri  sakındırmaktadır.

 

Tüm bu güzellikleri bizleri ulaştıran, ”Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.” (Ahzap 56. ayet) ayetinde görüldüğü gibi, bizlerde, Kainatın efendisi, Farandağlarında doğan nur, İslamiyet’in hiç solmayacak güneşi, Rahmet Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) doğum günün kutlu, salat ve selam senin üzerine olsun. “Allahummesalli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed.”

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: