Adil Yaşam Derneği’nden hukuki eşitlik çağrısı: 'Hata mı yaptık, ihanet mi ettik?'

Adil Yaşam Derneği Başkanı Haluk Çavuşoğlu, af ve infaz yasasına yönelik olarak yaptığı açıklama da "İhanet” kavramı, suç tipolojisinde ayrı bir ağırlık taşır ve toplum vicdanında farklı karşılık bulur; bugün cezaevinde bulunan pek çok kişinin durumu, yalnızca duygusal bir tartışmaya bırakılmamalı; hukuki kriterlerle değerlendirilmelidir" dedi.

26 Eki 2025 - 13:57 YAYINLANMA
Adil Yaşam Derneği’nden hukuki eşitlik çağrısı: 'Hata mı yaptık, ihanet mi ettik?'

Adil Yaşam Derneği’nden hukuki eşitlik çağrısı: "Hata mı yaptık, ihanet mi ettik?"

Adil Yaşam Derneği Başkanı Haluk Çavuşoğlu, af ve infaz yasasına yönelik olarak yaptığı açıklama da "İhanet” kavramı, suç tipolojisinde ayrı bir ağırlık taşır ve toplum vicdanında farklı karşılık bulur; bugün cezaevinde bulunan pek çok kişinin durumu, yalnızca duygusal bir tartışmaya bırakılmamalı; hukuki kriterlerle değerlendirilmelidir" diyerek şu görüşleri dile getirdi:

"Türkiye Cumhuriyeti, tarih boyunca toplumsal barışı güçlendirmek ve toplumsal uzlaşıyı sağlamak amacıyla çeşitli affî ve infaz düzenlemeleri yapmış; bu mekanizmalar, devletin birlik ve bütünlük hedefiyle birlikte adalet vizyonunun bir parçası olmuştur. Mevcut literatür ve resmi değerlendirmeler, Cumhuriyet döneminde çok sayıda af düzenlemesi yapıldığını göstermektedir; bu uygulamalar devlet geleneğinin hukuksal bir aracı olarak yorumlanmıştır. 

Günümüzdeki tartışma zemini, terör eylemlerine bulaşmış kişilerin durumu ve toplumsal barışın tesis edilmesi hususundadır. Bu kapsamda bazı kesimler, “af” kelimesi yerine farklı yasal düzenlemeler — örneğin silah bırakanlara ilişkin özel rejimler — öneriyor; Meclis gündeminde konunun özel yasa seçenekleriyle tartışıldığına dair haberler mevcuttur. Bu yaklaşım, kamuoyunda ve hukuki değerlendirmelerde ayrı bir tartışma ekseni oluşturmaktadır. 

Burada sormamız gereken temel soru şudur: “Hata mı yaptık, ihanet mi ettik?” Hukuken ve devlet aklı bakımından bu ayrım önemlidir. “İhanet” kavramı, suç tipolojisinde ayrı bir ağırlık taşır ve toplum vicdanında farklı karşılık bulur; buna karşılık hukukun ve TBMM takdirinin zemini, suçun niteliği, zamanın koşulları, yargılama usulleri ve savunma imkânlarının değerlendirilmesiyle şekillenir. Geçmişteki yargılama koşulları, sınırlı savunma imkânları veya hukuki belirsizlikler nedeniyle bugün cezaevinde bulunan pek çok kişinin durumu, yalnızca duygusal bir tartışmaya bırakılmamalı; hukuki kriterlerle değerlendirilmelidir."

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: